Mahkemesi : İş Mahkemesi Asıl dava, hak sahibi sıfatıyla davacıya ödenen ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi ve yersiz ödenen aylıkların tahsiline yönelik kurum işleminin iptali ile davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti; birleşen dava ise, davalıya ödenen yersiz ölüm aylıklarının tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde her iki davanın da kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi......tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294’üncü maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297'nci maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Anılan 294'üncü maddenin 4'üncü fıkrası uyarınca zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tefhim edilebilir, ancak tefhimden itibaren bir ay içinde gerekçeli kararın yazılması gerekir. Yine aynı Kanunun 298'inci maddesinin 2'nci fıkrası açık hükmü uyarınca gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141’inci maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir görevdir.Davaya konu somut olayda kısa kararda; "1)Davacının 03/00415363 tahsis numarasıyla yapılan ödemeden dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,2)Davalı kurum tarafından davacı aleyhine aylık kesme işlemi yerinde olduğundan bu konuda açılan davanın reddine,"karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm kısmında;"1)Davacının 03/00415363 tahsis numarasıyla yapılan ödemeden dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,2)Davalı kurum tarafından davacı aleyhine aylık kesme işlemi yerinde olduğundan bu konuda açılan davanın reddine,Birleşen dosyada itirazın iptalinin kabulüne, takibin kaldığı yerden devamına,3)İcra inkar tazminat talebinin reddine,” karar verilmiş olması, yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin usul ve kanun hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmelidir.O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacı/karşı davalıya iadesine, 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.