Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5872 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26367 - Esas Yıl 2014





İş Mahkemesi Davacı, 06.06.2013 tarihinden itibaren malullük aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunu 25. maddesinin 1. fıkrasının “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60'ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” hükmü ile sigortalıların hangi hallerde malul sayılacağı belirlenmiş, 26. maddenin “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./14.mad) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,c)Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü ile de, malul sayılan sigortalıların malullük aylığından yararlanabilmeleri için gereken şartlar düzenlenmiştir. Hastanelerin sağlık raporları arasında çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin, 95. maddede belirtilen prosedüre uyularak, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla giderilmesi gereklidir. Ancak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan verilecek rapor ile Adlî Tıp Kurumu’ndan alınacak rapor arasında çelişki mevcut olması halinde Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınmalıdır. Somut olayda; Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmaksızın Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun çalışma gücü kayıp oranının %60 olduğunu bildiren raporu esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, 5510 sayılı Yasanın 95. maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, öncelikle sigortalının tedavisine ilişkin belgeler tüm içerikleriyle getirtilip, maluliyetin başlangıcı ve oranı yönünden Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’ndan rapor alınmalı, anılan kurul tarafından verilen raporun, davacı Kurum açısından bağlayıcı olduğu gözetilmeli, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun raporu ile Yüksek Sağlık Kurulunun raporu arasında çelişkinin bulunması nedeni ile, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan çelişkileri giderecek ve davacının malullük oranı ile başlangıç tarihini tereddütsüz belirleyecek şekilde rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.