Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDavacı, on yıllık isteğe bağlı borçlanma talebinin geçerli olduğunun ve 01.07.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Somut olayda, 07.08.1989-28.02.1990 tarihleri arasında zorunlu 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı bulunan davacının 23.06.2006 tarihinde anılan Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık için Kuruma başvurduğu ve aynı tarih itibariyle geçmişe yönelik 10 yıla tamamlayıcı borçlanma talebinde bulunduğu, Kurumca her iki talebin kabulü sonrası dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, süresi içerisinde borçlanma primini 19.06.2008 tarihinde ödediği, askerlik borçlanması primini 2006 yılında ödediği, isteğe bağlı sigortalılık primlerini ise 28.07.2009 tarihinden itibaren ödediği, Kurumca, prim ödemesi olmadığı için 23.06.2006-19.06.2008 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılığın iptal edilmesi sonucu, şartları gerçekleşmediğinden 10 yıla tamamlayıcı borçlanma işleminin de iptal edilerek tahsis talebinin ret edildiği anlaşılmaktadır. Bu hali ile taraflar arasındaki uyuşmazlık, 23.06.2006-19.06.2008 tarihleri arasındaki Kurumca kabul edilmeyen isteğe bağlı sigortalılık süreleri ile 10 yıla tamamlayıcı borçlanma işlemine yönelik olup, bu tespitler çerçevesinde davanın yasal dayanağı, 1479 sayılı Yasanın 79. maddesi ile ek geçici 4. maddesidir.14.09.1971 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 79. maddesinde, en az 2 tam yıl bu Kanuna göre sigortalı bulunanların, kendilerine, daha önce malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmamış olmak şartiyle, 24 üncü maddede belirtilen sigortalılık niteliğini kaybettiklerinde, Kuruma yazılı olarak istekte bulunmak suretiyle, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edebilecekleri hüküm altına alınmış iken, 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile 24 üncü madde kapsamına girmeyenlerin aynı maddenin a, b, c fıkralarında sayılanlar dışındakiler ile ev kadınları ve Türkiye’de ikamet eden Türk asıllı yabancı uyrukluların, Kuruma yazılı olarak başvurmak suretiyle isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri belirtilmiş, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, bu kez, İsteğe bağlı sigortalılığın, sigortalının tescil talebinin Kuruma intikal ettiği tarih itibariyle başlayacağı, terk talebinin Kuruma intikal ettiği tarihte veya diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi olarak çalışmaya başlama ile sona ereceği, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede de; bu Kanunun 24 üncü maddesinin (I) numaralı bendi kapsamına girmeyenlerden, aynı maddenin (II) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentlerinde sayılanlar dışında kalanların, ev kadınları ve Türkiye'de ikamet eden yabancı uyrukluların talepleri halinde isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri, isteğe bağlı sigortalılığın, sigortalılık tescil talebinin Kuruma intikal ettiği tarih itibariyle başlayacağı ve terk talebinin Kuruma intikal ettiği tarihte veya diğer sosyal güvenlik kanunlarına tâbi olarak çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce veya sigortalının toplam borcunun üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olması halinde sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Uyuşmazlık konusu dönemde anılan maddenin 4956 sayılı Yasa ile değişik hali yürürlükte olup bu halde, sigortalının toplam borcunun üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olması halinde sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle sona ereceğine yönelik düzenleme gözetildiğinde, ihtilaf konusu olan 23.06.2006-19.06.2008 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalılık sürelerine yönelik prim ödemesi bulunmayan davacının sigortalılığının Kurumca iptalinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Somut olayda, davacıdan 2009 yılı ve sonrasında tahsil edilen primlerin Kurumca uzun bir süre kullanılması da söz konusu olmadığından Medeni Kanunun 2. Maddesinde düzenlenen iyiniyete aykırı bir durumdan da sözedilemez.1479 Sayılı Yasaya 2229 Sayılı Yasayla eklenen ve 3165 Sayılı Yasayla değişik Ek Geçici 4. Maddesinin 1. Fıkrasında “Bu Kanuna göre, isteğe bağlı sigortalı olanlardan, 4/5/1979 tarihinde, kadın iseler 40, erkek iseler 45 yaşını geçenler, sigortalı oldukları tarihten geriye doğru 10 yıllık sürenin tamamını, sigortalılığın tescilinden itibaren bir yıl içinde talepte bulunmak kaydıyla borçlanabilir.” hükmüne yer verilmiş olup geçmişe yönelik 10 yıla tamamlayıcı borçlanma için, borçlanma talep tarihinde isteğe bağlı sigortalı olma şartı bulunduğundan ve davacının prim ödemesi bulunmadığı için isteğe bağlı sigortalılığı geçersiz olduğundan, 10 yıla tamamlayıcı borçlanma işleminin geçerli olduğundan bahsedilemez. Hal böyle olunca, davacıdan 23.06.2006-19.06.2008 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık sürelerine yönelik Kurum kayıtlarına geçen ödemeler haricinde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı sorularak, elde edilecek verilere göre, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, uyuşmazlık konusu dönemdeki isteğe bağlı sigortalılık süreleri ile 10 yıla tamamlayıcı borçlanma işleminin geçerliliği irdelenmelidir. Davacının 23.06.2006 - 19.06.2008 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık sürelerine yönelik Kurum kayıtlarına geçen ödemeler haricinde prim ödemesinin bulunmadığının belirlenmesi halinde ise, davacının 19.06.2008 tarihinde ödediği borçlanma priminin isteğe bağlı sigortalılık iradesi niteliğinde olduğunun Kurumca da kabul edildiği gözetilerek, davacı asil HMK’nın 31. Maddesi gereği isticvap edilerek, anılan ödemenin ne kadarının isteğe bağlı sigortalılığa sayılmasını istediği yönünde beyanı alınarak, beyana göre fazla ödeme tutarının Ek Geçici 4. Madde kapsamında süresi içerisinde yapılmış bir başvuru ve borçlanma ödemesi niteliğinde olduğu kabul edilerek ve bu ödeme tutarının karşıladığı süre Kurumdan sorularak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.