Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı ge-rektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Dava, itirazın iptali, icra takibinin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkin olup, davanın yasal dayanaklarından biri 506 sayılı Kanun'un 39. maddesidir. Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sigortalıya yapılan sosyal sigorta yard ımları niteliğindeki geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının, davalının kusuruna karşılık gelen %37,5 oranı üzerinden ve yasal faiziyle birlikte tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan işbu iptal davasında bilirkişi incelemesi yaptırılarak yasal faiz tutarının belirlendiği, sonrasında, icra takip talebi ve ödeme emrinde yazılı miktar ile yargılama aşamasında hesaplanan tutar arasındaki faiz alacağı farkı yönünden davacı Kurumca ıslah yoluna başvurularak ek istemde bulunulduğu, mahkemece, icra takibi aşamasında fazlayı talep ve dava hakkının saklı tutulmadığı gerekçesiyle ek faiz alacağı yönünden istemin reddine karar verilip, icra takibinde yazılı tutarla sınırlı olmak üzere itirazın iptali yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu tür rücu davalarında faiz başlangıcı, gelirler yönünden gelir bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarih, giderler yönünden ise, sarf ve ödeme tarihleri olduğu gibi, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu meydana gelen Kurum zararının tazmin sorumlularından karşılanmasına yönelik icra takibi başlatılması veya dava açılması, kanundan doğan rücu hakkının kullanılması niteliğindedir ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmamış olsa bile, bu kapsamda yapılan giderler ile bağlanan gelirlerin, öngörülen zamanaşımı süresine bağlı kalmak ve kusur durumu gözetilmek koşulu ile her zaman yasal faiziyle birlikte icra takibi başlatılarak veya dava açılarak istenmesi olanaklıdır. Bu nedenle ve özellikle, yargılama aşamasında düzenlenen bilirkişi raporunda faiz tutarının doğru hesaplanmış olması karşısında, davacı Kurumca başvurulan ıslah yolu da gözönünde bulundurularak istemin hüküm altına alınması gerekirken, mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 08.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.