Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5494 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 9104 - Esas Yıl 2007





Davacı, 26.06.1979-19.09.2000 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının geçerliliğine, Sosyal Sigortalar Kurumu nezdinde talep ettiği 01.07.2004 tarihli tahsis talebinin kabulüne ve aleyhe olan Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi M...... A...... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 1-)Dava dilekçesinde; davacının, 26.06.1979 - 19.09.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespiti istenmesine karşın, 08.12.2006 tarihinde harcı yatırılan ıslah dilekçesinde; davalı Kurumun kabul ettiği 7 yıl 9 ay 28 gün sigortalılık süresi yanında, primleri tahsil edilmiş 2 yıl 9 ay 5 günlük sürenin daha 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti talep edilmiştir.Ancak, ilk önce ıslah dilekçesinde hangi tarihler arasında sigortalılığı amaçladığı davacıya açıklattırılarak, dava konusu dönem belirlenmelidir. 2-)Davanın yasal dayanakları olan 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde "...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...", "meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren" zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, "kendi adına ve hesabına" çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak "gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar" için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, "kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar" kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır. 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez; "gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan" gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır. 1479 sayılı Kanunun Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler başlıklı Ek geçici Madde 13 hükmünde, sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.04.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.Madde, sigortalılık niteliğinin edinilmesi yönünden değil, sadece sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlayacağı tarih yönünden norm içermekte olup, sigortalılık niteliği yönünden yapılacak değerlendirmeler ise, sigortalılığa esas alınacak kayıt ve/veya çalışma tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre yapılacaktır. 20.04.1982 ve 22.03.1985 tarihlerinde 2654 ve 3165 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır. Davaya konu somut olayda; Çaykara Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydı esas alınarak 26.06.1979 tarihinde düzenlenen giriş bildirgesiyle, aynı tarih itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescil edilen davacı, 31.12.1992 tarihine kadar bu odada kayıtlıdır.Davacının kendi nam ve hesabına çalıştığının karinesi olarak ayrıca, 11.01.1980 - 09.10.1981, 01.12.1985 - 31.12.1991 tarihleri arasında vergi, 26.12.1986 - 07.12.2004 tarihleri arasında Esnaf ve Sicil Memurluğu, 12.11.1996 - 01.12.2004 tarihleri arasında Samsun Bakkallar ve Her Çeşit Bayiler Odası kayıtları olduğu anlaşılmaktadır.Davacının, "sigortalılık süresinin kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştığı vergi mükellefiyet sürelerine göre tespit edilmesi" istemli 13.01.2005 tarihli dilekçesine dayalı olarak davalı Kurum, vergi kaydı olan 11.01.1980 - 09.10.1981 ve 01.12.1985 - 31.12.1991 tarihleri arasında davacıyı sigortalı olarak kabul etmiştir.Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescil tarihinde yukarıda anılan 2229 sayılı Kanun ile getirilmiş şekli yürürlükte olup, sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir.Ancak, belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden "kendi adına ve hesabına bağımsız (ve eylemli) çalışma" olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, meslek kuruluşu ve vergi dairesine kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerini kanıtlamaları halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda/vergi kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.Hâl böyle olunca, mahkemece, dava konusu dönemde davacının yukarıda yazılı oda ve sicil kayıtlarında belirtilen işin (mesleki faaliyetin) terk edilip edilmediği, başka bir deyişle davacının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmasına son verip vermediği, böylece Kanunun 24 ve 25 inci maddelerinde düzenlenen sigortalı olma koşullarının devam edip etmediği üzerinde durularak, taraflardan bu yoldaki kanıtları sorulmalı ve 1479 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinde düzenlenen, "sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz" kamusal yapısı gereği yöntemince ve re'sen araştırma yapılarak, Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 74 üncü maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi ile gerektiğinde 01.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5458 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişik 1479 sayılı Kanunun ek 19 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak karar verilmelidir. Öte yandan, dava konusu dönemde davacının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması olmadığı belirlenir ise; 1479 sayılı Kanunun 79 uncu ve Bağ-Kur İsteğe Bağlı Sigortalılık Yönetmeliğinin 5 inci maddelerine göre, isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olmak için Kuruma yazılı başvuru yada isteğe bağlı sigortalı olma iradesini ortaya koyacak şekilde Kuruma prim ödemesinin varlığı koşul olup, davalı Kurumun kabul ettiği sigortalılık süreleri için ödenmesi gereken prim borçları dışında davacının ödediği primlerin, ödenmeye başlandığı tarihlerden sonra karşıladıkları süre kadar davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmesi gereği göz ardı edilmemelidir. Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.