Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5441 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 16639 - Esas Yıl 2006
Davacı, Kurumca hakkında yapılan İcra takibinin iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava dilekçesinde, davacı, Kurumca hakkında yapılan icra takibinin iptalini talep etmiştir. Dosya içeriğinden davacı hakkında 6183 sayılı Yasa uyarınca açılmış bir icra takibi ve bu takibe dayalı olarak düzenlenmiş bir ödeme emrinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hakim, dava dilekçesinde davacının kullandığı ifadeler ile amaçladığı maksada ulaşmalı ve bu dava ile neyi talep ettiğini gerektiğinde tekrar davacının bilgisine müracaat ederek belirlemelidir.Usul hukukuna ilişkin bu kural çerçevesinde davanın menfi tespit istemine ilişkin olduğu anlaşılmakladır. Hal böyle olunca, davada çözümlenmesi gereken husus; davacının 506 sayılı Yasa'nın 80. maddesine göre üst düzey yönetici olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Üst düzey yönetici olarak şirketin temsili ile şirket işlerinin görülmesine ilişkin olarak verilen vekalet yetkisi birbirinden farklı kavramlardır. Mahkemenin hükmüne dayanak aldığı vekaletnamenin, bu anlamda şirketin işlerini gördürmeye yönelik bir vekalet ilişkisi olduğu, davacının üst düzey yönetici sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki; şirket hakkında 2003/10326 esas sayısı ile yapılan icra takibine konu borç 2002/9-2003/2. aylara İlişkin olup, işe giriş bildirgesine göre davacı borç döneminden sonra 07.04.2003 tarihinde işe girmiş" ve vekaletin 27.08.2003 tarihinde verilmiş olması karşısında borç döneminde vekalet ilişkisi de bulunmamaktadır.Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek davacının talebi değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.