Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4729 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7520 - Esas Yıl 2012





Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-) 13.09.2009 tarihinde köyün içme suyu deposundaki arızayı gidermek için davalı konumunda bulunan köy muhtarının çağrısıyla toplanarak çalışmaya başlayanlar arasında yer alan 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalının, kuyuda biriken gaz zehirlenmesine bağlı olarak yaşamını yitirdiği, ilgili ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan davalının tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılarak hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar verildiği anlaşılmakta olup, sigortalının hak sahiplerine bağlanan ölüm aylığının ilk peşin sermaye değerleri yönünden oluşan zararın isteme konu yapıldığı işbu rücu davasında düzenlenen bilirkişi raporunda davalının %40 oranında kusurlu olduğunun saptandığı, mahkemece, 5510 sayılı Kanunun 39. maddesi gereğince aylıkların ilk peşin değerleri toplamının yarısının %40’ının hüküm altına alındığı belirgindir.1479 sayılı Kanunun “Üçüncü kişinin sorumluluğu” başlığını taşıyan 63. maddesinde, üçüncü bir kimsenin suç sayılır davranışı ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine gerekli tüm yardımları yapacağı, ancak, Kurumun, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere ve diğer sorumlulara rücu edeceği belirtilmiş iken, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından üçüncü kişinin sorumluluğu” başlıklı 39. maddesinin birinci fıkrasında ise, üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edileceği öngörülmüştür. Anlaşılacağı üzere, 1479 veya 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılar yönünden Kurumun açacağı rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak, 1479 ve 5510 sayılı Kanunlarda farklı düzenlemeler yer almakta olup, öncelikle davanın yasal dayanağının belirlenmesi gerekmektedir. Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm bulunmamakta ise de, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır, o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir. Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir. Şu durumda rücuan tazminat davaları bakımından; 5510 sayılı Kanunun 39. maddesinin 01.10.2008 tarihi öncesinde gerçekleşen olaylara uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi, maddenin, yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceği de açık olduğundan sonuç olarak, 01.10.2008 gününden önce meydana gelen olaylara 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi, anılan tarihten itibaren gerçekleşen olaylara ise 5510 sayılı Kanunun 39. maddesi uygulanmalıdır.Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 39. maddesinde, üçüncü kişinin sorumluluğu için kastının varlığı zorunlu olmasına karşın, sigortalının ölümüne taksirli eylemi ile yol açan davalı hakkında rücu alacağının hüküm altına alınması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de;a-) 21.12.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri göz ardı edilerek, yargılamada vekil ile temsil olunan davacı Kurum yararına hüküm altına alınan alacak üzerinden %12 oranına göre nispi 975,40 TL. avukatlık ücreti belirlenmesi gerekirken, anılan ücretin maktu 1.200 TL. olarak saptanması,b-) Söz konusu Tarife’ye aykırılık oluşturacak şekilde, vekil ile temsil edilen davalı yararına kısmen red nedeniyle maktu 400 TL. avukatlık ücreti yerine, maddi hesap hatasına dayalı olarak fazla ücretin karara bağlanması,c-) Yargılama giderlerinin Kurum aleyhine yanılgılı oranlama yapılarak hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 14.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.