Davacı, davalı Kurumun sonradan silmiş olduğu sürelerde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 01.03.2005 tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava, 01.01.1983 - 21.03.1985; 04.12.1985 - 05.02.1989 08.01.1992 - 30.08.1992 tarihleri arasında 1479 Sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalılığın tespiti ve 01.03.2005 tarihinden itibaren de tahsise hak kazandığının tespiti istemine ilişkin olup; mahkemece sigortalılık süresi yönünden davanın kabulüne karar verilirken , tahsis istemi yönünden ise 35.05 YTL prim borcu bulunduğundan bahisle bu istemin reddine karar verilmiştir. Mahkemenin, sigortalılık süresinin tespitine ilişkin kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup ; tahsis isteminin reddine dair verilen karar yönünden bakıldığında ;Mahkemenin kuruma yazdığı 18.05.2006 tarihli yazıya cevap olarak gönderilen 15.06.2006 tarihli kurum yazısı içeriğine göre, tahsis talep tarihi itibariyle davacının kuruma 35.05 YTL borcu olduğunun ileri sürülmesi üzerine, davacının tahsis istemi, bu prim borcundan dolayı mahkemece red edilmiştir.Sosyal Güvenlik Hukukunun kamusal niteliği, sigortalıların insanca yaşamak için sosyal güvenlik hakkından mahrum bırakılmaması yönündeki hukukun genel ilkeleri dikkate alındığında,bu kadar cüz'i bir miktar borcun gerekçe gösterilerek,kurumca davacıya aylığın geç bağlanması gerektiğinin kabulü hakkaniyet ve nesafet kuralları ile bağdaşmayacağı gibi,yargılamanın devamı sırasında kurum veya mahkeme bu miktarın ödenmesini davacıdan talep etseydi,davacı bunu rahatlıkla ödeyecek ve yaşlılık aylığından mahrum kalmayacaktı.Paranın satın alma gücüne göre cüz'i bir miktarı içeren bu borç nedeniyle davacıya yaşlılık aylığının geç bağlanması kabul edilemez.Hal böyle olunca,kurumca belirlenen borç miktarının her zaman kurumca tahsili mümkün bulunduğundan, mahkemenin, tahsis talep tarihini takip eden aybaşından itibaren davacıya aylık bağlanması gerektiğinin tespitine karar vermesi gerekirken, yazılı gerekçelerle bu talebin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27/03/2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.