Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Dava, 08.05.1999-13.09.2005 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde kesintisiz geçen çalışmaların tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulü ile davacının 08.05.1999-17.10.2003 tarihleri arasında toplam 1500 gün çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştirHükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ....... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesindeki, "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır" hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen hak düşürücü süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki, sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.Değinilen yasal düzenleme ve yapılan açıklamalar ışığı altında dosya kapsamına göre değerlendirme yapıldığında; dava konusu işyerinden ilk defa 17.10.2003 tarihi itibariyle davacının işe giriş bildirgesinin düzenlenerek Kurum’a intikal ettiği, 17.10.2003-13.09.2005 tarihleri arasında ise davalı işveren tarafından bildirimlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. 08.05.1999-17.10.2003 tarihleri arasındaki döneme ilişkin davacı çalışmalarına yönelik, davalı Kuruma bildirge veya bordro verilmediği gibi davacının Kurumca bir çalışmasının da tespit olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının, davalı işveren nezdinde geçen çalışmalarının 13.09.2005 tarihinde sonlandığı ve davanın 13.08.2012 tarihinde açıldığı gözetildiğinde 31.12.2010 tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dolduğu belirgindir. Mahkemece, 17.10.2003 tarih öncesi çalışmalarının hak düşürücü süreye uğradığı ve bu dönem yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm ve tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdırSONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalı.................ye iadesine, 16.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.