Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4572 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 23809 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Eldeki dava da mahkemece, verilen ilk karar, dairemizin 01.04.2013 günlü ve 2012/11677 E. ve 2013/6387 K. sayılı ilamıyla “davalı işverene ait olan işyerinden daha önceleri sigortalının nerede hangi işlerde çalıştığı da tespit edilerek, işyerlerinde hangi ortamda çalıştığı, bu işyerlerindeki çalışmaların sigortalıdaki meslek hastalığı sonucu oluşan sürekli iş göremezlik oranına etkisi olup olmadığı belirlenmeli, gerekirse çalışma yerlerinde keşif de yapılarak bu eksiklikler giderilmeli; kusur irdelemesinde, dava dışı işverenler yanındaki çalışmaların sigortalıdaki sürekli iş göremezlik oranına etkisi de belirlendikten ve davalı işyerindeki çalışmaları ile hastalığın oluşması ve ilerlemesi bakımından illiyet bağı olup olmadığı ile, çalışılan işverenlerin kusurlu olduğu sonucuna varılacak olursa, birlikte kusurları olmayıp ayrı zamanlarda ve ayrı ortamlarda meslek hastalığının oluşmasına birbirleriyle irtibatlı olmaksızın katkılarının bulunması nedeniyle her işverenin sadece kendi kusuru oranındaki maddi zarar miktarından sorumlu tutulması gerektiği ve davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak göz önünde bulundurulmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması” usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.) Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden söz etmek mümkün değildir. Bozma sonrası mahkemece sadece işverenin sicil bilgileri ve sigortalının hizmet döküm cetveli mahkeme dosyasına celp edilerek hüküm kurulmuş, sigortalının çalıştığı tespit edilen işyerlerinde hangi ortamda çalıştığı, bu işyerlerindeki çalışmaların sigortalıdaki meslek hastalığı sonucu oluşan sürekli iş göremezlik oranına etkisi olup olmadığı belirlenerek, gerekirse çalışma yerlerinde keşif de yapılarak bu eksiklikler giderilmeden, iş güvenliği mevzuatına göre işverence hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönünde, konunun uzmanı bilirkişilerden, kusur raporu alınmadan, kusur irdelemesinde, dava dışı işverenler yanındaki çalışmaların sigortalıdaki sürekli iş göremezlik oranına etkisi belirlenmeden, davalı işyerindeki çalışmaları ile hastalığın oluşması ve ilerlemesi bakımından illiyet bağı olup olmadığı irdelenmeden, sonuca gidilmiş olması isabetsizdir.2-6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır. Eldeki davada, mahkemece yapılan yargılama giderinin, hüküm altına alınan yargılama giderinin üzerinde olduğu, bu nedenle mahkemece yargılama giderleri tek tek belirlenerek, herhangi bir eksikliğe sebebiyet vermeden, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmadır.Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen diğer davalı yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da nazara alınarak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.