İş Mahkemesi Dava yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıklarının davalıdan yasal faizi ile geri alınması için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemin ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı vasisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vasisinin sair temyiz itirazlarının reddine;2- Davalıya, 5434 sayılı Yasa kapsamında 03.01.1985-16.02.2004 tarihleri arasındaki çalışması neticesinde emekli aylığı 29.04.1992 tarihli talebine istinaden 23.10.1992 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı müteveffa annesinden ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmıştır.5510 sayılı Yasa'nın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 96. maddesindeki, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesi üzerinde durma gereği de bulunmaktadır.Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasa'nın 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir özel düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasa'nın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasa'da yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurum'dan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasa'nın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır. Kurumun istirdadını isteyeceği yersiz ödemenin kapsamını belirlemedeki irade serbestisi de, 5510 sayılı Yasa'nın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gereğini doğurmaktadır. İade borcunun kapsamı davalının aylığın bağlanmasında iyi niyetli olup olmadığına göre değişmektedir. Davalı, kötü niyetli ise iktisap ettiği aylıkları ister elinden çıkarsın isterse çıkarmasın faizi ile birlikte iade etmesi gerekir.Somut olayda; davalı ..'ın 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı müteveffa annesinden ölüm aylığı bağlanması talebine ilişkin 29.04.1992 tarihli dilekçesinde "Sosyal sigortaya, Bağkur'a veya çeşitli Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmaya başladığım veya buralardan aylık veya gelir aldığım tardirde, durumu derhal Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne bildirmeyi, bildirmediğim takdirde bana fuzulen ödenecek meblağı bir itiraza mahal kalmadan istenilen zamanda Sosyal Sigortalar Kurumuna nakden ödeyeceğimi" şeklinde beyanda bulunduğu, ancak davalının kendi çalışmaları nedeniyle 5434 sayılı Yasa kapsamında 03.01.1985-16.02.2004 tarihleri arasındaki çalışması neticesinde emekliye ayrıldığı anlaşıldığından, Mahkemece, 5510 sayılı Yasa'nın 96. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi dikkate alınarak irdeleme yapılmalı, davalının iade ile yükümlü olduğu miktar belirlenmeli ve varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalı Oğuz Diber'e iadesine, 12.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.