Davacı, 5.12.1997 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile birikmiş aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacı, tahsis talep tarihi olan 5.12.1997 itibariyle, yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, aksine Kurum işleminin iptaline ve birikmiş aylıkların reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, Mahkeme yıllarca davacıdan prim alan Kurumun red işleminin hakkaniyet kuralına dayanmadığını kabul ederek, talep gibi 5.12.1997 tarihi itibariyle davacıya yaşlılık aylığı ödenmesi gerektiğinin tespitine, aksine Kurum işleminin iptaline karar vermiştir.Anayasanın 90. maddesinin son fıkrası hükmüne göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş olan uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Her ne kadar tahsis talep tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanunun 24/11-b maddesi hükmüne göre Türk soylu olmayan davacının Bağ-Kur sigortalısı olması mümkün değilse de, Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarılan kanunla onaylanarak yürürlüğe giren ve böylece iç hukuk kuralı haline gelen "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin (RG. 5.9.1961 tarih ve 10898) 24. maddesinde mültecilere sosyal sigortaya (yaşlılık sigortası buna dahildir) ilişkin yasal hükümlerin aynen uygulanacağı, keza aynı doğrultudaki "Vatandaşlarla, Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal Güvenlik Konusunda Eşit Muamele Yapılması Hakkında 118. sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesinin" (Resmi Gazete 10.8.1971 - 13922) 3 ve 10. maddelerinde mütekabiliyet şartı aranmaksızın mültecilere sosyal güvenlik hakkı tanınacağına dair hükümler karşısında aksi yönde düzenleme içeren 1479 sayılı Kanunun 24/11-b maddesi hükmünün gözardı edilerek uygulama önceliği bulunan uluslararası sözleşme hükümlerinin davaya uygulanarak, mülteci olan davacıya 1479 sayılı Kanunun 35. maddesi şartları oluştuğunda yaşlılık aylığı bağlanması gerekir.O halde mahkemenin davayı kabul gerekçesinin genel nitelikteki "hakkaniyet" kuralına değil, davacıya sosyal güvenlik hakkı ve yaşlılık aylığı tahsis imkanı sağlayan sözleşme hükümlerine dayanması gerektiğinden gerekçenin bu şekilde kabulü gerekir.Öte yandan, mahkemece birikmiş aylıkların tahsiline ilişkin istek konusunda herhangi bir hüküm verilmemiş olması ve 506 sayılı Kanunun 62. maddesi hükmüne aykırı olarak yaşlılık aylığının tahsis talep tarihini takip eden aybaşı yerine talepten itibaren bağlanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Ancak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden karar bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.Sonuç : Hüküm fıkrasının 1. maddesinin silinerek yerine; "1- Davacının 5.12.1997 tarihli yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin başvurusunun reddi yolundaki Kurum işleminin iptaline,1.1.1998 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı ödenmesine hak kazanmış olduğunun kabul ve tespitine, birikmiş yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsili ile davacıya ödenmesine" ifadesinin yazılmasına ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince hükmün düzeltilmiş bu şekliyle (ONANMASINA), 24.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.