Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, hizmet ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı...avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 01.02.1979 ve 02.05.1983 tarihlerinde davalı işverene ait işyerinde çırak olarak çalışmaya başladığına ilişkin hakkında işe giriş bildirgeleri düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde davalı Kuruma verilen, Malûllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına Tabi Olmayanlar yönünden hazırlanan bazı dönemsel sigorta primleri bordrolarında kayıtları bulunan, 01.08.1984 – 25.08.1986 döneminde aynı işyerinden tam gün üzerinden eksiksiz uzun vadeli sigorta kollarına tabi bildirimleri gerçekleştirilen, 27.04.2010 tarihli yaşlılık aylığı tahsis başvurusu reddedilen davacının istemi, 01.02.1979 – 01.08.1984 döneminde hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın bildirilmeyen uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalışma sürelerinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespitine ilişkindir. Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 3. maddesinin II numaralı bendinin (B) alt bendinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu kanunun 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiş, 60. maddesinin (G) fıkrasında, bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği açıklandıktan sonra geçici 54. maddede, 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında bu hükmün uygulanmayacağı öngörülmüştür. (G) bendindeki “malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar” ibarelerinin, sigortalılar yararına bir yorumla tabi olması gerekenleri de kapsadığı kabul edilmelidir. Diğer taraftan Kanunun 108. maddesinde, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olduğu bildirilmiştir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine dayalı bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Özellikle, sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin “çalışma” yerine “sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi” olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci plânda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin söz konusu olamayacağı benimsenmelidir. Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, çıraklık sözleşmesinin var olup olmadığı belirlenmeli, uzun vadeli sigorta kolları bakımından uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordroları Kurumdan getirtilerek kayıtlı sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalışanlar yöntemince saptanarak dinlenilmeli, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, ilgili taraflar arasında çıraklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, çalışmanın niteliği açıklıkla ortaya konulmalı, hizmet akdiyle uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalışma olgusunun varlığı durumunda bu kez 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinde yer alan tahsis koşulları irdelendikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, birisi çırak konumundaki toplam 2 adet tanığın oldukça yetersiz anlatımlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.