Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 319 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 12239 - Esas Yıl 2016
Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava davacının ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2016 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 2.190,00 TL olarak değiştirmiştir. Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.İnceleme konusu davada, taraflar arasında ihtilaf konusu olan ödeme emirlerinin faiz alacağı ile beraber toplam tutarının 12.728,57 TL olması karşısında, Mahkeme kararının kesinliğinden bahsedilemeyeceğinden davalı Kurumun temyiz talebinin reddine dair 10.02.2016 tarihli ek kararın bozulmasına,2-Davalı Kurumun işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Taraf ehliyeti davada taraf olma yeteneği olup tüzel kişiler yönünden Medeni Kanunun 48. Maddesi kapsamında hak ehliyetine sahip olan her tüzel kişi davada taraf ehliyetine de sahiptir. Limited şirketlerin tüzel kişiliği ise ticaret sicilinden silinme ile sona erer. Tüzel kişiliği sona ermiş şirketin hak ehliyetinin ve bu kapsamda davada taraf ehliyetinin varlığından söz edilemez.Hal böyle olunca, davacı ...ve Tıbbi Sih. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin davadan önce 12.08.2014 tarihinde münfesih kabul edilerek ticaret sicilden kaydının silinmesi karşısında, taraf ehliyeti bulunmayan şirket yönünden, HMK’nın 115. maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır. SONUÇ: Hüküm fıkrasının ilk paragrafının silinerek yerine “Davacı ...ve Tıbbi Sih. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden açılan davanın davacının taraf ehliyetine sahip olmadığının anlaşılması nedeni ile usulden reddine,Davacı ... yönünden açılan davanın kabulü ile 2012/74634, 2012/74635, 2012/74636, 2012/74637 sayılı takip dosyaları üzerinden davacıya gönderilen ödeme emirlerinin iptaline,” cümlelerinin yazılmasına, 3 ve 4. paragrafın başındaki “Davacıların” sözcüğünün silinerek yerine “Davacı ...’ın” sözcüklerinin yazılmasına, 4. paragrafın 2. satırındaki “davacılara” sözcüğünün silinerek “Davacı ...’a” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.