Mahkemesi : İş Mahkemesi Asıl dava, yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin yerinde olmadığının tespiti, karşı dava ise yersiz ödenen aylıkların istirdatı istemine ilişkindir.Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, sakatlık indirimine dayalı olarak, 506 sayılı Kanunun 60/C-b uyarınca sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığının sakatlık oranının saptanmasına ilişkin çalışma gücü kaybı oranının tespiti için yapılan kontrol muayenesi sonucu çalışma gücü kaybının % 40'ın altına düşmüş olması nedeniyle, aylıkları başlangıç tarihi itibariyle kesilmiştir.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden Maliye Bakanlığınca 2239 sayılı Vergi Usul Kanununun 31. maddesinde öngörülen yönteme göre belirlenen %55 oranındaki sakatlığı nedeniyle, vergi indiriminden yararlanma hakkı tanınmış olan sigortalıya 506 sayılı Yasanın 60/C-b maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlandığı, ancak, Kurumca kontrol muayenesine tabi tutulan davalı için Sağlık Bakanlığı .... EAH'nin 13.11.2008 tarih ve 8654 nolu raporu Kurum tarafından başvuru neticesinde inceleyen Maliye Bakanlığı Merkez Sağlık Kurulu, çalışma gücü kayıp oranının % 30 olduğunu bildirmiş, bunun üzerine aylıkları durdurulmuş ve başlangıç itibarıyla yersiz ödenenlerin tahsili istenmiştir.506 sayılı Yasanın aylık bağlandığı tarihte yürürlükte olan şekli ile, 60/C-b maddesi, “sakatlığı nedeniyle gelir vergisi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış olan sigortalıların yaşları ne olursa olsun en az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanacaklarını” öngörmekte olup, bu koşulların başında ise öncelikle ve özellikle “sakatlığı nedeniyle gelir vergisi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış olmak” hususunun saptanması önem arzetmektedir. Anılan hususun saptanması işi ise, 199 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 3239 sayılı Kanunla değişik 31/2 maddesine göre, sakatlık indiriminden yararlanmak için yetkili hastanelerin sağlık kurullarından alınan raporla Maliye Bakanlığı bünyesindeki “Merkez Sağlık Kurulu” tarafından değerlendirilerek iş gücü kaybı oranları ve buna göre sakatlık dereceleri belirlenmekte ve bu belirlemeye dayalı olarak da ilgili şahsın vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanıp kazanmadığına, yine, idarece karar verilmektedir.Bu durumda, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazandığına dair verilen bu idari kararın sigortalının tahsis talebiyle birlikte Kuruma ulaşmasıyla, diğer koşulların da varlığı halinde sigortalıya anılan Yasanın 60/C-b maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması da, yasal bir gereklilik olmaktadır. 506 sayılı Yasanın bahsi geçen 60/C-b maddesinde, 4958 sayılı Yasanın 34. maddesiyle yapılan değişiklik ile, “sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanılması dolayısıyla yaşlılık aylığına hak kazanarak yaşlılık aylığı almakta olanlar Kurumca kontrol muayenesine tabi tutulurlar” hükmü getirilmiş bulunmakla, bu gibilerin sakatlık indiriminden yararlanma koşullarını muhafaza edip etmediklerinin Kurum tarafından denetlenmesine ve değerlendirilmesine olanak tanınmıştır. Ancak, bozma ilamından sonra yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Dairemiz bozma ilamında, SS Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporları gerek maluliyet oranı ve gerekse maluliyet başlangıcı bakımından oluşan çelişkinin giderilmesi istenmiş, uyulan bozma ilamı sonrasında Adli Tıp Genel Kurulu'nun verdiği 24.4.2014 tarihli raporda çalışma gücü kaybı başlangıcı belirlenmediği gibi, çalışma gücü kayıp oranının 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ve balthazard formülüne göre belirlendiği anlaşılmıştır.Mahkemece, davacı-karşı davalının %55’lik iş gücü kaybını gerektiren bulguların başlangıçta var olup olmadığı (diğer bir deyişle anılan raporun gerçek dışı düzenlenmiş olup olmadığı) konusunun üzerinde durularak, yöntemince araştırılıp irdelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, ikinci olarak, bu ilk raporda yer alan bulguların o tarih itibariyle mevcudiyeti halinde, bu bulguların sonradan vaki tedavi ile iyileşme gösterip gösteremeyeceği, iyileşme gösterebilecek olguya sahip ise, o takdirde, sonradan düzenlenen raporlarda yer alan bulgular ve işgöremezlik dereceleri de irdelenmek suretiyle sakatlık nedeniyle bağlanan aylığın kesildiği tarih itibariyle tıbbi durumun belirlenerek, saptanacak bulguların davalının sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlandırıldığı ilk tarih itibariyle ve kazanılmış hakların korunması ilkesinden hareketle o tarihte yürürlükte bulunan, diğer bir anlatımla 18.03.1981 tarih ve 8/2620 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen ”sakatlık indiriminden yararlanacak hizmet erbabının sakatlık derecesinin tesbit şekli ile uygulaması hakkındaki yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirmeye alınarak anılan yönetmeliğin değişik 3. maddesine göre çalışma oranı kaybı ve sakatlık derecesinin ve başlangıç tarihinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereği vardır.Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.