Davacı, işkazasında ölen sigortalı işçinin haksahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Fatih Arkan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurumun tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 26. maddesi olup, davalı işverenin rücu alacağından sorumluluğu ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.506 Sayılı Kanunun 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde; mahkemece, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu dosya içersindeki tüm deliller takdir olunarak varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular bilirkişiye bildirilip olaydaki kusur durumunun buna göre çözümlenmesi istenmelidir. Bundan başka bu tür davalarda, bilirkişi ya da bilirkişi kurulunun, olayda ki, tarafların kusur durumunu saptarken iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek gösterilmeli, soyut ifadelerin kullanımı ile yetinilmemelidir.Davaya konu somut olayın; davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde temizlik işçisi olarak çalışan sigortalı Ali Ş., bir mahalledeki çöp torbalarını çöp aracına yüklerken terörist bir saldırı sonucunda vefat etmesi şeklinde meydana geldiği, teröristin ise yakalandığı ve yargılanmasına devam olunduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas kılınan 15.07.2002 tarihli kusur raporunda; zararlandırıcı sigorta olayının vukuunda davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına %40, teröriste ise %60 kusur verilmiştir. Mahkemece, davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, aldırılan kusur bilirkişi raporunda ifade olunan, "işçilerinin korunmasına yönelik güvenlik önlemlerini almadığı, özel veya genel kolluk kuvvetlerinin desteği ile göreve çıkarmadığı" gibi nedenlerle sigorta olayında kusurlu görülerek, rücu alacağından sorumlu tutulmuştur. Olayın geçtiği yer olağanüstü hal uygulaması bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi sınırları içersindedir. Yörede her an beklenen terörist saldırıları karşısında emniyet kuvvetlerinin sağlayacağı tedbirlerin dışında işverenin ek bir önlem alması söz konusu değildir. 2495 Sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında ki Yasa uyarınca da belediyeler, tanımlanan nitelikteki işleri nedeniyle özel güvenlik teşkilatı kurma yükümlülüğü altında da değildirler. Aynı şekilde 1580 Sayılı Belediye Yasası uyarınca da tanımlanan görevler arasında belediyelerin bu tür bir yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Sigorta olayının oluş biçimine nazaran teröristlerin subuta eren eylemleri kasta dayalı olup, Belediyenin, emniyet kuvvetlerinin aldığı tedbirler dışında ek bir önlem alması da mümkün değildir. Olayın oluş biçimi ve yaşanan terör olayları nedeni ile olay yerini de içine alan bölgenin neredeyse bir savaş alanına dönüşmüş olduğu olgusu da dikkate alınarak Belediyenin kusuru bulunmadığı dikkate alınarak hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken 26. maddeye uygun olarak düzenlenmeyen kusur raporunun hükme dayanak kılınması isabetsiz ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Belediyenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.01.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.