Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 27633 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22913 - Esas Yıl 2014
Mahkemesi : Hazro Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTarihi : 24.06.2014No : 2014/2-2014/21Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacı, davalılardan H.. B..'nda 15.04.1985-01.08.1985 tarihleri arasında çalıştığının tespitini istemiştir.Mahkeme, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Davacının, davalı işveren üzerine tescilli, 10239 sicil nolu işyerinden 15.04.1985 işe giriş tarihli 24.04.1985 varide tarihli bildirgesinin verildiği, ayrıca 01.08.1985-30.08.1985 ile 10.10.1985-30.10.1985 tarihleri arasında davalı işyerinden tam bildirimleri olduğu anlaşılmaktadır.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.''Birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmişse hak düşürücü süre işlemez...İlk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmalar hak düşürücü süreye uğramaz. İddia kanıtlandığı takdirde tespite karar verilmelidir. Keza son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihten sonraki çalışmalar da hak düşürücü süreye uğramaz.'' (Resul Aslanköylü, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu ve İlgili Kanunlar, Genişletilmiş 2. Baskı, 1. Cilt, s.1424) Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, somut olayda davacının 15.04.1985 tarihinde işe giriş bildirgesinin verildiğinin belirgin bulunması gözetildiğinde davaya konu çalışma iddiası yönünden hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği anlaşıldığından, işin esasına girilerek, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması isabetsiz olduğu gibi, maddi yanılgıya dayalı olarak hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle esasa girmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinda davacıya iadesine, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.