Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2761 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 350 - Esas Yıl 2004





Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 5.5.1983 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava hukuki nitelikçe; 1.2.1983-23.7.1996 döneminde yurt dışında geçen hizmet süresini 3201 sayılı Kanuna göre borçlanarak, borçlanma bedelini, yurt dışı sosyal güvenlik kuruluşundan transfer edilen primlerden mahsup yoluyla ödeyen davacı sigortalının; sigortalılık başlangıç tarihinin 5.5.1983 olarak tespiti istemine ilişkin bulunmaktadır. Davanın yasal dayanaklarından olan 1.5.1969 tarihinde imzalanan ve 1452 sayılı Kanunla onaylanıp 1.1.1969 tarihinde yürüdüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile isviçre Federal Konseyi arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesine, 11.11.1980 tarihinde onaylanan ve 1.6.1981 tarihinde yürürlüğe giren ek sözleşmenin 1/2 maddesi ile eklenen 10/9 maddesinde aynen "Türk vatandaşları İsviçre yaşlılık ve ölüm sigortalarına kendileri için yatırılmış olan primlerin Türk sigortalarına transferini, İsviçre malûllük yaşlılık ve ölüm sigortaları yardımlarından henüz hiç yararlanmamış olmaları ve Türkiye'ye yerleşmek üzere İsviçre'den ayrılmış bulunmaları koşulu ile talep edebilirler, primler Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumuna transfer olunur ve bu kurum primleri Türk Mevzuatına göre yetkili sigorta kuruluşuna intikal ettirir. Bu primler ve primlere ilişkin süreler bir Türk aylığına hak kazanmada ve bu aylığın hesabında, Türk primlerine ve sürelerine muadil sayılır. Transfer olunan primlerden Türk Emeklilik Sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanamıyorsa anılan yetkili kuruluşa transfer edilmiş olan primler ilgili kimselere iade edilir" hükmü öngörülmüştür. Nitekim, 3201 sayılı Kanunun 10. maddesinde de; Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri ile transferi sağlanan primlerin sigortalı ya da hak sahiplerine iadesinde; bu primlerden, Türk Sosyal Güvenlik Kanunları çerçevesinde, Sosyal Sigorta yardımlarından yararlanmada menfaat sağlanamaması esasına dayalı koşullar aranmıştır. Diğer taraftan; Anayasanın 90/son maddesinde ifade edildiği üzere, yöntemine göre yürürlüğe konmuş, uluslararası sözleşmeler, kanun hükmünde olup, bunlar hakkında Anayasa aykırılık iddiası ile Anayasa mahkemesine başvurulamaz. Hal böyle olunca da, Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasındaki sözleşmenin anılan maddesi hükmüne; uygulama açısından yasal güç tanımak Anayasal zorunluluktur. Bu yönde, söz konusu uluslararası sözleşmede açıkça İsviçre Sosyal Güvenlik Kuruluşundan Türkiye'de yetkili Sosyal Sigortalar Kurumuna transfer olunan malûllük - yaşlılık - ölüm sigortaları primleri İle bu primlerin ilişkin olduğu sürelerin; Türkiye'de yürürlükte bulunan mevzuata göre malûllük yaşlılık ya da ölüm sigortası kolundan aylığa hak kazanmada, Türk primlerine ve sürelerine muadil sayılacağı kabul edilmekle; anılan yurt dışı hizmet sürelerini 3201 sayılı Kanuna göre borçlanarak, tahakkuk ettirilen borcu, işbu transfer edilen malûllük yaşlılık ölüm sigortası primlerinden mahsup suretiyle Kuruma ödeyen sigortalı ve hak sahiplerini de kapsayacak biçimde; sosyal güvenlik sözleşmelerine göre transfer edilerek sigortalı ya da hak sahiplerine prim iadesinin yapılmadığı durumlarda, sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesinde; transfer olunan bu primlerin ilişkin olduğu sürelerin, hizmetin geçtiği dönemler itibariyle de Türkiye'de geçen sigortalılık süreleri gibi kabul edilmesi gereğine ilişkin esas gözönünde tutulmalıdır. Kaldı ki, Sosyal güvenlik sözleşmesinin 15/a maddesinde de "Bir kimse, Türk Mevzuatına olmuş ise, sözü edilen Türk Mevzuatına ilk defa tabi olduğu tarih sayılır" Kuralı sigortalılık başlangıç tarihi yönünden öngörülmüştür. Hal böyle olunca da, yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında anılan sözleşme kuralına öncelik ve üstünlük tanınarak, davaya konu istemin bu çerçevede yeniden değerlendirilmesiyle sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken aksinin kabulü ile yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.