Mahkemesi : İstanbul 19. İş Mahkemesi Tarihi : 12.06.2014No : 2013/460-2014/278Dava, kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti, aksi Kurum işleminin iptali ve menfi tespit istemine ilişkindir.Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.01.04.1980 – 08.06.1995 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılığı gözetilerek 01.07.1995 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığının belirlenmesi üzerine, ölen babası üzerinden 506 sayılı Kanun kapsamında 01.07.1978 tarihinden itibaren davacıya ödenen ölüm aylığının iptal edildiği ve 1995 yılı 7. aydan itibaren ödenen ölüm aylıklarının borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2010 tarih, 2010/521 Esas ve 2010/594 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; 506 sayılı Kanunun 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, (4958 sayılı Kanunun 06.08.2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 35. maddesiyle ek) buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağını öngörmüştür.Hemen belirtmek gerekirse, “Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışma” kavramına Bağ-Kur'a tabi çalışmayı da dahil etmek gerekir.Öte yandan, 02.07.2005 tarihli 5386 sayılı Kanunun 2. maddesiyle eklenen 506 sayılı Kanunun geçici 91. maddesi; “06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına (Bağ-Kur dahil) tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.” hükmünü getirmiştir. Anılan maddenin uygulanmasında, “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arz etmektedir. Hak sahibi kız çocuğuna tümüyle zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması durumunda “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” olgusunun gerçekleştiği belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı takdirde ise madde hükmünün kapsamı dışına çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği belirgindir. Kız çocuğuna bağlanan gelir veya aylığın hem zorunlu, hem isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamına dayanması durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına gelir veya aylık bağlanmasına yeterli gelmesi koşuluna bağlı olarak “kendi çalışmaları” kavramının varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya aylık bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı tarafından hak sahibi sıfatıyla kız çocuğuna bağlanan ölüm aylığı kesilemez ve ödenenlerde geri istenemez.Somut olayda, 1479 sayılı Kanun kapsamında bağlanan yaşlılık aylığının davacının çalışmasına dayalı olmadığı belirgin olup, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.