Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 275 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 21365 - Esas Yıl 2012





Mahkemesi ...Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup, davalıların rücu alacağından sorumluluğu, ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu maddeye dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir. Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.Mahkemece, iş kazasında, işveren ....nin %30, işyerini satın alan ....ün %50, sigortalının %20 kusurlu olduğunu bildiren makine mühendisi ve elektrik mühendisi bilirkişilerden oluşan 17.03.2010./..-2- tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, mahkemece, öncelikle 506 sayılı Kanunun 4. maddesindeki “Bu kanunun uygulanmasında 2 nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "İşveren" dir. İşveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler "İşveren vekili" dir.” tanımlarından hareketle, davalıların sıfatları belirlenmeli, dava dışı .... ceza ilamıyla kusurlu bulunarak mahkum olması nedeniyle, ceza dosyası celp edilerek, anılan kararın kesinleşmesi beklenmeli, sonrasında, kusurun varlığına ilişkin maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek....ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, eldeki davada kaza tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 50. maddesi kapsamında dava dışı kişilerin kusurları yönünden teselsül hükümlerine dayanılmadığı da göz önünde bulundurularak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.