Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 27432 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25691 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Bursa 1. İş Mahkemesi Tarihi : 09.04.2013No : 2011/676-2013/173Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı Kurum, 07.09.2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanununun 21. maddesidir.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği açıklanmıştır. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun 12. maddesinin 2. fıkrasında işveren vekili tanımlanmış olup, maddede “İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda, dosya kapsamından davalılardan M.. B..'nın işveren vekili konumunda olduğu anlaşıldığından, anılan şahsın sorumluluğu da 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrası gözetilerek belirlenmelidir. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca, Mahkemece, gerçek zarar miktarı hesaplanarak, gerçek zarar ile kusur karşılığı ilk peşin sermaye değerli gelir miktarlarının karşılaştırması sonucu Kurumun rücu alacağı belirlenmesi ve elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 19.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.