Mahkemesi :Eskişehir 2. İş MahkemesiTarihi :01.10.2013No :2013/108-2013/107Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Davaya konu iş kazasının 28.02.2009 tarihinde gerçekleştiği gözetildiğinde, davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 12, 21 ve 76. maddelerinin olduğu belirgindir. Anılan maddeler uyarınca davalıların Kurumun rücu alacağından sorumluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı ise de, kusur raporu ve oranları ile bağlı değildir. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay'ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır. Dosya kapsamına göre, iş müfettiş raporunda, sigortalının kalp krizi geçirmeye başladığı ve yere düşerken başını çarptığının kabul edildiği, hükme esas alınan kusur raporunda ise olayın, sigortalının çöp kovasını boşalttıktan sonra ayağının kayması sonucu düştüğü ve düşerken de başını çöp aracına çarpması sonucu kalbinin durması şeklinde meydana geldiği belirtilerek davalıların %60, sigortalının %40 kusurlu olduğu kanaati bildirilmiştir. Buna göre olayın oluşu hususunda açık çelişki olup, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.O halde yapılacak iş, öncelikle, sigortalının tüm tedavi evrakları ilgili yerlerden getirtilerek, kurum raporu ve ceza dosyası da araştırılarak, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu, dosya içeriğindeki tüm delillerle birlikte takdir olunarak ve çelişki giderilerek belirlenmeli, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, tarafların kusur oran ve aidiyetleri konusundaki raporlar arasında mevcut çelişkiyi giderecek, oluşa uygun kusur raporu aldıktan sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, isabetsiz bulunmuştur.2-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği açıklanmıştır. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Buna göre, gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak maddi zarar karşılaştırması yapılıp, düşük (az) olan tutar, sorumluların kusur oranı toplamına uygulanarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın, hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.3- Dosya kapsamına göre, sigortalıda oluşan % 69 sürekli iş göremezlik derecesinde; kontrol kaydı bulunması, bu durumun, gerek rücu alacağı, gerekse gerçek zarar miktarına doğrudan etkili bulunması karşısında, kontrol muayene kaydının sonucu araştırılarak, değişiklik olup olmadığı, değişiklik olması halinde ilk peşin sermaye değerli gelire etkisinin olup olmadığının Kurumdan araştırılarak, bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsiz bulunmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılara iadesine, 16.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.