Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26971 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22377 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İstanbul 6. İş Mahkemesi Tarihi : 07.05.2014No : 2012/20-2014/255Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakk??nda verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur. Yine, aynı Kanunun 294/4. maddesi; “zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.” hükmü gereği zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HMK.'nun 294 ve 297’inci maddelerine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa ve gerekçeli kararın birbirinden farklı olması kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.'nun değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Davacı, davalıya ait işyerinde, 05.09.2005-18.08.2008 ve 15.12.2009-14.01.2012 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespitini istemiş; Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; kısa kararın hüküm fıkrasında bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle, "Davacının davalı C. C..'a ait işyerinde sigorta kapsamına girecek şekilde 20/01/2007-14/12/2012 tarihleri arasında belirtilen gün ve günlük ücretle sigortalı çalışmalarının tespitine,” karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında;“Davacının davalı C.C..a ait işyerinde sigorta kapsamına girecek şekilde ;20/01/2007-30/06/2007 tarihleri arasında 170 gün, günlük 18,75 TL ücretle,01/07/2007-31/12/2007 tarihleri arasında 180 gün, günlük 19,50 TL ücretle,01/01/2008-30/06/2008 tarihleri arasında 180 gün, günlük 20,28 TL ücretle,01/07/2008-18/08/2008 tarihleri arasında 48 gün, günlük 21,29 TL ücretle,15/12/2009-31/12/2009 tarihleri arasında 15 gün, günlük 22,20 TL ücretle,01/01/2010-30/06/2010 tarihleri arasında 180 gün, günlük 24,30 TL ücretle,01/07/2010-31/12/2010 tarihleri arasında 180 gün, günlük 25,35 TL ücretle,01/01/2011-30/06/2011 tarihleri arasında 180 gün, günlük 26,55 TL ücretle, 01/07/2011-31/12/2011 tarihleri arasında 180 gün, günlük 27,90 TL ücretle,01/01/2012-14/01/2012 tarihleri arasında 14 gün, günlük 29,55 TL ücretle çalışmalarının tespitine,” yazılmak suretiyle kısa karar ile, gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmıştır. Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa son oturumda tefhim edilen kısa kararın gerekçeli karara aykırı olduğu, kısa kararda tespitine karar verilen dönem sonu olarak 14/12/2012 tarihinin, gerekçeli kararda ise, 14/01/2012 tarihinin belirlendiği, yine gerekçeli kararda dışlanan askerlik süresine, kısa kararda yer verilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan konuyla ilgili 10.04.1992 günlü ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, sair temyiz nedenleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı C. C..'a iadesine, 16.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.