Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26430 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21994 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İstanbul 1. İş MahkemesiTarihi : 19.06.2014No : 2010/1121-2014/336Dava, Kurum işleminin iptali ile hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacının, annesinin şirket ortağı olduğu işyerinden 2008/4 döneminde (1) gün, 2008/5 döneminde (2) gün, 2008/6 döneminde 2 gün hizmetlerinin bildirildiği, 19.07.2010 tarihli Kurum Raporu’nda, Kurum denetmenleri tarafından, davalı ... Eğitim ve Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.'nin 2008/4. ayında ilk kez işe girişi yapılan 18 yaş altı sigortalıların denetimi amacıyla 07.04.2010 tarihinde işyerinde inceleme yapıldığı ve bilgisayar kayıtlarında yapılan araştırmada 2008 Nisan ayından önce ve sonra işyerinin 18 yaş altı çocuk sigortalı çalıştırmadığı ve sigortalı sayısının sürekli düşük olarak tespit edildiği bu sayının sadece 2008 yılı Nisan ayında yükselmesi ve bu aydan başka hiçbir ayda çocuk sigortalı olmaması sebebiyle bu işyerinden bildirimi yapılan muhtelif sayıda çocuk sigortalıların hizmetlerinin iptal edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, yaz??lı şekilde kabul kararı verilmiştir.Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesi ve 506 sayılı Kanun’un 79. maddesidir. Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.Sigortalı statüsünde olmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Olağan olarak sigortalılık niteliği, taraflar arasında iş sözleşmesi ilişkisinin kurulması ve çalışmaya/çalıştırılmaya başlanması ile kazanılmakta olup, yazılı olarak düzenlenen veya sözlü olarak benimsenen sözleşme ile birlikte, sigortalılığın oluşumu yönünden eylemli (fiili = gerçek) çalışma olgusunun varlığının da kanıtlanması gerekmektedir. Kuruma verilen ve çalışmayı (hizmeti) ortaya koyabilecek belgeler; gerek 506 sayılı Kanunda, gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, gerekse anılan Kanunlara dayanılarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY)'nde açıklanmış olup, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, eylemli çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 130. maddesinde, bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, Kurumun, sigorta yoklama memurları aracılığıyla işyerlerinin mevcut durumları, faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin, hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit ve yoklama yaptırabileceği hüküm altına alınmıştır. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 59. maddesinde ise, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetiminin, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında belirledikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin, yemin dışında her türlü kanıta dayandırılabileceği, bunlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, bu Kanunun uygulanması bakımından, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisine de sahip oldukları belirtilmiştir.Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakla ise de; verilen hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup, işyeri ortağının aynı zamanda davacının annesinin denetim sırasındaki beyanı, davacının 29.04.2008 tarihli işe giriş bildirgesi ve hizmet cetvelinde 30.04.2008 çalışması görünmesi rağmen davacının çalıştığı şirketin çalışmalar için 5, 7, 12, 17, 18, 26 Nisan 2008 tarihinde yer kiralanması yani 29-30 Nisan 2008 tarihinde çalışmanın olmaması, 2008/1,2,3 dönemlerinde bir kişi çalışıyorken 2008/4 döneminde üç kişinin çalışıyor olması ve tüm dosya kapsamından çalışmaların fiili olmadığının kabulü ile davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.