Mahkemesi :Mersin 2. İş MahkemesiTarihi :03.06.2014No :2012/315-2014/200Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davalı işverene ait işyerinde 30.03.2002-20.05.2011 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir.Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Somut davada, davacı, 30.03.2002-20.05.2011 tarihler arasında davalı işverene ait özel halk otobüsü hattında şoför olarak çalıştığı sürelerin tespitini talep etmiştir. Davacının, talep konusu dönemde, davalı işyeri tarafından bildirilmiş hizmetinin bulunmadığı, 2002-2003 ile 2008-2010 tarihleri arasına ilişkin trafik ceza tutanakları ile davacı tanık beyanları gerekçe kılınarak mahkemece istem gibi karar verildiği, ancak Mahkemenin kabulünün eksik araştırma ve incelemeye dayalı olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık konusu husus, davacının, talep konusu dönemde fiili olarak çalışıp çalışmadığı noktasında toplanmaktadır.Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; 1-)Eldeki davada, davacının 04.12.2004-31.12.2004 tarihleri arasında, 1055563 sicil sayılı farklı bir işyerinden sigortalı bildiriminin yapılması karşısında, 31.12.2014 tarihinden önceki dönem yönünden isteminin hak düşürücü süreye uğradığının gözetilmemesi,2-)Davacının 01.10.2008- 31.12.2008 tarihleri arasında market işletmeciliği işinden dolayı Bağkur kaydının bulunduğu, bu dönem itibariyle davacı adına kesilen trafik cezaları da göz önüne alınarak;5510 sayılı Kanunun, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” düzenlemesine yer verilmiş iken; 53 üncü maddenin birinci fıkrası, 6111 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile değiştirilerek, “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanunun yürürlük tarihlerini düzenleyen 125 inci maddesinin (b) bendinde, 33 üncü maddenin, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımını takip eden ayın birinci gününde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Her Kanunun, yürürlükte olduğu dönemdeki uyuşmazlıklara uygulanacağı gözetildiğinde; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan 01.10.2008 – 31.12.2008 tarihleri arası dönemde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki değiştirilen yasal düzenlemenin somut olayda uygulanma yeri bulunmadığı gibi; Kanun koyucu, bu yönde tartışmaya yer vermeyerek, Resmi Gazetenin yayınlandığı 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 6111 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 33 üncü maddesinde, Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağını açıkça belirtmiş olup; buna göre, uyuşmazlık konusu dönem için Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk halindeki düzenlemenin uygulanması gerekir. Bu durumda, davaya konu uyuşmazlığın, önce başlayan sigortalılık esas alınarak çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak, vergi kaydı, ticari defter-belgeleri, vergi beyanları vs. getirtilip incelenerek, davacının, 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sigortalı olmayı gerektirir faaliyeti ile önceden başlayan sigortalılık durumu belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.3-)Davacının, Mersin E Tipi Kapalıcezaevi İnfaz Kurum Müdürlüğü'nün 12.11.2013 tarihli cevabı yazısına göre, 01.08.2009-21.10.2009 tarihleri arasında 82 gün cezaevinde bulunduğunun anlaşılması karşısında, bu dönemde fiilen herhangi bir işyerinde çalışmasının mümkün bulunmadığının gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılardan S.. K..'a iadesine, 28.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.