Davacı, 26.07.1983-31.12.1995 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, İlamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava, 26.07.1983-31.12.1995 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olunduğunun tespiti istemine ilişkindir. 26,07.1983-31.12.1992 döneminde Umum Arabacılar ve Sürücüler Esnaf Odası'na kayıtlı olan davacının Vergi Dairesi ile Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Memurluğu kaydının bulunmadığı, 06.06.1995 tarihinde düzenlenen giriş bildirgesi üzerine davalı Bağ-Kur tarafından 1479 sayılı Kanun'a tabi sigortalılığı 26.07.1983 tarihî itibarıyla başlatılıp 31.12.1992 tarihi itibarıyla sona erdirildiği, 01.01.1994-15.07.1997 dönemindeki 506 sayılı Kanun'a tabi zorunlu sigortalılık süreleri ile Bağ-Kur hizmeti gözetilerek, 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle 01.08.1997 tarihinden itibaren dava dışı Sosyal Sigortalar Kurumu'nca kendisine yaşlılık aylığı bağlandığı, daha sonra yapılan ihbar üzerine davalı tarafından 2003 yılında yürütülen soruşturma sonunda kapsamlı tutanak ve raporlar hazırlanıp davacıyla birlikte birtakım sigortalıların meslek kuruluşu kayıtlarının yöntemince düzenlenmediği belirlenerek sigortalılıkların iptali işleminin tesis edildiği, bunun üzerine, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nca tahsis koşullannın aylık bağlama tarihi itibarıyla gerçekleşmediği gerekçesiyle davacının yaşlılık aylığının iptal edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonunda aralarında davacının da bulunduğu sigortalılar, meslek kuruluşu yetkilileri ve diğer ilgililer hakkında Adana Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığı anlaşılmaktadır.Davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesine göre; vergi, meslek kuruluşu veya Sicil Memurluğu kayıtları, zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, "sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma" ve "herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma" olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların bulunmaması durumunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı dönemlere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi de, ödemeler İcra takibi sonucu gerçekleşmediği sürece davacı yararına usuli kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz. Öte yandan, 1479 sayılı Kanun'un 79. maddesi, 24. madde kapsamına girmeyenlerin isteğe bağlı sigortalı olabileceklerini öngörmüş olup, bu yönde tescil istemi bulunmamasına karşın zamanında ödenen primlere karşılık gelen sürenin isteğe bağlı sigortalılık olarak değerlendirilmesi sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmektedir. Bu gibi durumlarda Ödenen primlerin karşılığı olan süre bilirkişi incelemesi ile saptanmalı ve ilk ödeme tarihinden itibaren anılan süre kadar isteğe bağlı sigortalılık hüküm altına alınmalıdır.Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında dava değerlendirildiğinde; mahkemece istem reddedilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma ile toplanan kanıtların hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle 26.07.1983-31.12.1992 dönemine ilişkin olarak; öncelikle meslek kuruluşu belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının dava konusu dönemde yöntemince kayıtlı olup olmadığı belirlenmeli, bu belirleme yapılırken yargılaması süren ceza davasında elde edilecek bilgi ve belgeler ile varılacak sonucun İşbu davada güçlü kanıt niteliğinde bulunduğu, at arabacılığı mesleği yönünden vergi yükümlülüğünden muaf olup olmadığı, odaya aidat ödeyip ödemediği. Belediye Başkanlığı ve Emniyet Müdürlüğü belgeleri dikkate alınmalı, kaydın geçerliliği saptandığı takdirde; bu kez yöntemince araştırma ve kapsamlı bir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması yapılmalı, bilgi ve görgü tanıklarının anlatımlarına başvurulmalı, böylelikle kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmelidir. Kaydın geçersiz olduğunun anlaşılması veya geçerli kayıt bulunmasına karşın anılan olgunun kanıtlanamaması durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olamayacağından bu takdirde davacının tüm prim ödemelerini gösterir hesap özeti getirtilmeli, yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak bilirkişi incelemesi ile isteğe bağlı sigortalılık süreleri saptanmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.01.01.1993-31.12.1995 dönemine ilişkin olarak ise, hiçbir kaydın bulunmaması nedeniyle zorunlu sigortalılık yerine isteğe bağlı sigortalılığın, yukarıda anılan yöntemle değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır.Bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Sonuç: Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 22.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.