Mahkemesi : Elbistan İş Mahkemesi Tarihi : 13.02.2014No : 2013/291-2014/94 Dava, hak sahibi konumundaki davacıya ödenen aylıkların kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın bağlanması istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Hakkında verilen boşanma kararı 7.6.2005 tarihinde kesinleşen davacıya yaşamını yitiren babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca gerçekleştirilen işlemle 1.10.2008 tarihinden itibaren kesildiği anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.5510 sayılı Kanunun, Kurumun denetleme ve kontrol yetkisi başlığını taşıyan 59. maddesinde, "Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetimi, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütülür.... Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir." düzenlemesine yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun 15.07.2009 tarih ve 2009/19-285 Esas, 2009/359 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir.Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi, bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.Mahkemece, yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak, maddi olaya uygun olmayan tamamen başka bir dosyaya ilişkin gerekçeye dayanılması; usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.Uyuşmazlık konusu somut olayın incelemesinde ise; Sosyal Güvenlik Kurumu Kontrol Memurluğu görevlilerince gerçekleştirilen soruşturmada elde edilen beyanlar ve belirlemeler, denetim sırasında davacının " ...bu dairede eşi M.. ve iki oğlu ile birlikte 3 yıldır ikamet ettiği " yönündeki Kurum denetmenlerine verdiği imzalı beyanı, boşandığı eşi ile aynı evde birlikte yaşadıklarının tespitine yönelik bu beyanı doğrulayan emniyet araştırması, davacı ile boşandığı eski eşinin mernis kayıtlarında yazılı bulunan adreslerin aynı adresler olduğu, boşanmanın hak sahibi davacın annesi A.. vefatından 2 ay gibi bir sürede gerçekleşmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu Kurum işlemine dayanak olan 7.12.2012 tarihli kontrol raporunun aksinin ispatlanamadığı, hak sahibi davacı ile boşandığı eşinin fiili olarak beraber yaşadıkları belirgin olup bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken başka bir dosyaya ait gerekçe ile davanın kabulune karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.