Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24566 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19757 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İzmir 9. İş MahkemesiTarihi :26.06.2014No :2013/675-2014/474Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamda belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddesi ile (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Eldeki davada, davacı, 01.01.2001 - 01.03.2013 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinde, 17.04.2007-01.05.2007 tarihleri arasında 1291981 sicil numaralı işyerinden, 25.08.2007-26.08.2007 tarihleri arasında 1074754 sicil numaralı işyerinden, 08.05.2009 tarihinde 1 gün süreyle 1139478 sicil numaralı işyerinden bildirimleri bulunduğu, 21.07.2010-11.05.2013 tarihleri arasında ise kesintili olarak davalı işveren tarafından hizmetlerinin bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının, 09.05.2009 tarihinden önceki çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığının ve 09.05.2009-01.03.2013 tarihleri arasında davalı işveren yanında çalıştığının kabulüne dayalı hüküm tesis edilmiştir. Mahkemenin hak düşürücü sürenin tayini konusunda kabulü yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır. Davacının, hizmet cetvelinde görülen dava dışı işverenler nezdindeki bildirimleri göz önüne alındığında ve her kesinti sonrası hak düşürücü sürenin irdelenmesi hususu birlikte değerlendirildiği zaman davacının, 27.08.2007 tarihi öncesi çalışmaları hak düşürücü süreye uğramaktadır. Mahkemece, 27.08.2007-01.03.2013 tarihleri arasında Kuruma bildirilen davalı işveren ve dava dışı işveren nezdinde geçen çalışmaların dışlanması suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. O hâlde, davacı ve davalılardan Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.