Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 23359 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20287 - Esas Yıl 2014
Mahkemesi :Isparta İş MahkemesiTarihi :05.05.2014No :2012/333-2014/158Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı ile davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Dava; 22.11.2004 tarihli iş kazası sonucu sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerden oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup, anılan madde kusur sorumluluğu esasına dayanmaktadır.Tırla gelen doğalgaz borularının vinç ile boru hatt??na indirme çalışmaları sırasında vincin yere basan kısmına yakın şekilde çalışan sigortalının, vinç bomunun çalışma alanından geçen yüksek gerilim hattına yaklaşması veya teması ile elektrik akımına kapılması şeklinde oluşan iş kazasında, işverenin %85, vinç operatörünün %15 oranında kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır.818 sayılı Borçlar Kanununun 50. maddesi (tam teselsül) ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanununun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanunun birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanunun 163. maddesinde; davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı ayrı ayrı davalar ile de talep edebileceği öngörülmüştür. Davaya konu somut olayda; davanın Kurum tarafından teselsül hükümlerine dayalı olarak açılmamış olmasına göre Mahkemece; davalı işverenin %85 kusur karşılığına tekabül eden Kurum zararından sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava dışı kişinin kusurundan da sorumlu tutularak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlaya temyiz itirazları kabul olmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.