Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23268 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16753 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Samsun 1. İş MahkemesiTarihi :26.05.2014No :2010/1028-2014/370Asıl dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması gerektiğinin ve Kuruma borçlu olunmadığının tespiti istemine, karşı dava ise yersiz ödenen aylıkların tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davalı-karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi.. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Hakkında verilen boşanma kararı 25.11.1994 tarihinde kesinleşen davalıya, 09.11.1992 tarihinde yaşamını yitiren annesi üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan yetim aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadıklarının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca, Kasım 2010 tarihinde gerçekleştirilen işlemle kesildiği ve 21.10.2008-20.09.2010 dönemi bakımından yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar için tahakkuk ettirilen borcun olmadığının tespiti ve Kurum işleminin iptali talebi ile iş bu davanın açıldığı ve karşı davanın ise 21.10.2008-20.09.2010 döneminde Kurum tarafından yersiz ödenen aylıkların tahsili talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 E.- 2011/70 K. sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli,varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, uyuşmazlık konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, mahalle/köy muhtar ve azalarından kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Eldeki somut olayda; İlkadım İlçe Emniyet müdürlüğünün 20.12.2011 tarihli tutanağında davacı-karşı davalı ile eşin birlikte yaşamadıklarını bildirdikleri anlaşılmakla, kolluk tarafından tutulan tutanakta dönem belirtilmediği için tespite gidildiği zamanki fiili durumun tespitini yaptıkları anlaşıldığından mahkemece kolluğa, ilgililerin 21.10.2008 - 20.09.2010 döneminde fiili birlikteliklerinin olup olmadığı konusunda kapsamlı bir araştırma yaptırılmalı, ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, davalı ve boşandığı eşinin varsa çalışmaları nedeniyle resmi özel kurum ve kuruluşlara verdikleri belgelerdeki adresleri getirilmeli, davaya konu döneme ilişkin medula sisteminde yer alan adres bilgileri istenilmeli, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirilmeli, elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı-karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.