Mahkemesi : Adana 5. İş Mahkemesi Tarihi : 22.01.2014No : 2010/579-2014/92Dava rücûan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davacı K..... vekili, davalılar S...... B.... B...... vekili ile A.. T.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Eldeki davada, 30.05.2009 tarihinde meydana gelen kazanın, belediyeye ait çöp konteynerı ile çöp toplama işi esnasında, çöp konteyner sürücüsü davalı A.. T..'ın geri manevrası esanasında, çöp toplama işi yapan sigortalıya çarpması sonucu meydana geldiği, dosyada alınan kusur raporunda davalılar M.... Ltd. Şti ile S..... B..... Başkanlığı müteselsilen sorumlu tutularak %30, A.. T..'ın %30, sigortalının ise %40 kusurlu olduğunun tespit edildiği, anlaşılmaktadır.1-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun 21'inci maddesinin 1 ve 4’üncü fıkralarıdır. 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilecektir. Üçüncü kişinin rücû alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücû edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır. Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücû hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir. Somut olayda, davacı kurum ıslah dilekçesinde teselsüle dayandığı nazara alındığında, mahkemece yukarıdaki belirtilen ilkeler gözetilerek teselsül sorumluluğunun belirlenmesi gerekirken, aksi yönde hüküm kurulması isabetsizdir. 2-Yasa Koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Yasa'nın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir. 6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleten ve şoförlerinin de yararlanması gerekmekte olup, zorunlu mali mesuliyet poliçesi limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle, adı geçenlerin de sorumlulukları sona erecektir. Bu yasal çerçevede, davalı sürücünün kullandığı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu mali mesuliyet poliçesinin bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılarak, bulunduğu belirlenirse, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2013 gün 2012/10-1156 E. 2013/339 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, anılan yasal düzenlemeler sonrasında, trafik kazaları sonucu genel sağlık sigortalılarına yapılan sağlık giderlerinin, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi limiti kapsamında kalan kısmı yönünden sigorta şirketlerinin ve sürücünün sorumluluğunun ortadan kalktığı ve Kurumun rücu imkânının kalmadığı; aksi taktirde tedavi giderleri nedeniyle ortaya çıkan Kurum zararını kusurları ölçüsünde işleten ve sürücünün tazminle yükümlü oldukları gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, tedavi giderlerine ilişkin yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.3-5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı ile Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.Eldeki davada, gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bilirkişiye gerçek zarar tavan hesabı yaptırılarak, ilk peşin değerle karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktarına karar verilmelidir.Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum vekili ve davalılar S.... B.... B..... vekili ile A.. T..'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalılardan S..... B...... B..... ile A.. T..'a iadesine, 24.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.