Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22874 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15182 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Antalya 5. İş Mahkemesi Tarihi : 23.09.2013No : 2012/869-2013/365 Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemlerine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Her uyuşmazlık, dayandığı işlem veya olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre çözümlenmelidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25'inci maddeleri, anılan Kanun kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı koşullarını ve bu sigortalılığa yasal karine sayılan olguları belirlemektedir. Zaman zaman anılan maddelerdeki değişikliklerle farklı kurallar öngörülmüş ise de; “kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma” Bağ-Kur sigortalılığının temel ve ön koşulu olarak varlığını korumuştur. Başka bir deyişle, belirtilen bu ana koşulun gerçekleşmesinden sonra diğer kural ve unsurlar değerlendirilebilir.01.10.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesi ilk şekliyle, çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, sigortalılığın oluşumu için, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun, Bağ-Kur'lu olabilme yönünden, söz konusu 24'üncü maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece Kanunun temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Kanun, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkâr sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir. Bu arada, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK ile vergi kaydı olanlar ile vergiden muaf olanlardan esnaf ve sanatkâr siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlar Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmiş ve anılan KHK Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla düzenleme aynen korunmuştur. Davaya konu uyuşmazlıkta; davacının Bağ-Kur sigortalılık başlangıcı itibariyle 3165 sayılı Kanunla getirilen koşullar geçerlidir. Bu durumda, vergi mükellefiyetinin yanında esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olmak veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olmak da kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmak koşuluyla, zorunlu sigortalılık için yeterlidir. Davacının; 19.07.1986 – 25.10.1986, 01.06.1989 – 31.12.1989 tarihleri arasında ve 01.01.2006 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydı ile 24.10.2008 tarihinden itibaren devam eden oda ve sicil kaydı bulunmaktadır. Söz konusu vergi kaydına istinaden, 26.12.1986 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile 19.07.1986 tarihi itibariyle davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında re'sen Bağ-Kur tescili yapılmış ve tahsis talebinde bulunduğu 25.05.2011 tarihine kadar kesintisiz sigortalı kabul edilmiştir. Davalı Kurum tarafından tahsis talebi sonrasında yapılan işlemle sigortalılığının vergi kaydına hasredilerek yeniden düzenlenmesi üzerine; davacı, açtığı eldeki dava ile 19.07.1986 tarihinden itibaren kesintisiz Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 25.05.2011 tarihli tahsis talebine istinaden takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davacının, Kurumca kabul edilen ve vergi kaydı bulunan dönem dışında kendi nam ve hesabına çalışmasının bulunmadığı açıktır. Sigortalılığın oluşumu yönünden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli bir unsurdur. Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde, davacının, davalı Kurum kabulü dışındaki sürelerde 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı kabul edilmesine olanak yoktur. Ne var ki, davalı Kurum tarafından vergi kaydı bulunmayan süreleri de içerecek şekilde 19.07.1986 – 30.11.1995 tarihleri arasındaki döneme ait primlerin tahsili amacıyla davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı, bu kapsamda 23.01.1996 tarihli ödeme emri sonrasında mal beyanın bulunmadığı gerekçesiyle Alanya İcra Ceza Mahkemesi'ne şikayette bulunulduğu, anılan takip tarihiyle uyumlu şekilde davacının 05.08.1996 ve 23.10.1998 tarihlerinde icra tahsil koduyle prim ödemelerinin bulunduğu anlaşıldığından; Kurumca primleri icra tehdidiyle tahsil edilen sürelerin, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmemesi, Medeni Kanunun 2'nci maddesindeki evrensel iyi niyet kuralına aykırıdır. Bu nedenle; Mahkemece, davacının söz konusu ödemelerinin ödeme tarihi itibariyle karşıladığı süreler belirlenerek bu sürelerde de zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.