Mahkemesi : Mersin 5. İş Mahkemesi Tarihi : 10.04.2014No : 2012/240-2014/115 Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. İstem, 15.08.2000 – 01.05.2005, 01.08.2006 – 15.01.2007 tarihleri arasında davalı işverene ait tüp gaz bayi işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkindir. Mayıs/2005 – Ağustos/2006 döneminde askerlik ödevini yerine getiren davacının 1978 yılından itibaren vergi yükümlülüğü bulunan işverene karşı Mersin 2. İş Mahkemesi’ne açtığı davada uyuşmazlık konusu anılan dönem yönünden hesaplama yapılarak 10.02.2010 günü işçilik alacaklarına hükmedildiği, 597/52 sayılı bu kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 26.09.2012 tarih ve 25537/31814 sayılı ilamla onanarak kesinleştiği belirgin olup mahkemece yapılan yargılamada, Kasım/2000 tarihinden itibaren 1-3 yıl çalıştığı anlaşılan davacı yönünden istemin hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Diğer taraftan, anılan maddede yer alan ve çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden öngörülen 5 yıllık süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü nitelikte olup uygulama yapılırken hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerektiği gibi, çalışmaya askerlik ödevi nedeniyle ara verilip terhis sonrasında kabul edilebilir uzunlukta (makul) süre içerisinde yeniden işe girilmesi durumunda işveren ile sigortalı arasındaki hizmet akdinin askerlik süresince askıda olduğu kabul edilerek hak düşürücü süre değerlendirmesi buna göre yapılmalıdır. Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında 19.12.2012 tarihinde açılan ve herhangi bir yazılı belgenin bulunmadığı davada, mahkemece yürütülen yargılamada bilgi ve görgülerine başvurulan, aralarında aynı çevrede faaliyet yürüten işverenlerin de yer aldığı 14 tanığın aydınlatıcı anlatımları ile güçlü kanıt niteliğindeki söz konusu kesinleşen işçilik alacakları davası dikkate alındığında taraflar arasındaki çekişme konusu tarihlerde askerlik dönemi dışında kalan sürelerde hizmet akdine tabi çalışma olgusunun kanıtlandığı belirgin bulunduğu gibi, terhis sonrasında kabul edilebilir süre içerisinde çalışma ilişkisi yeniden kurulduğundan hak düşürücü sürenin 31.12.2007 gününden başlatılması gerektiği ve buna göre davanın 5 yıllık sürede açıldığı da açıktır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu istemin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 06.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.