Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 22569 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2138 - Esas Yıl 2014
Mahkemesi : İstanbul 6. İş MahkemesiTarihi : 03.03.2010No : 2000/80-2010/92Dava, tasarrufların iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.Hükmün davacı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-)Dava dışı borçlu işveren şirketlerin sigorta primi ve tasarruf teşvik kesintisi borçları yönünden şirketlerin üst düzey yöneticileri hakkında davacı Kurumca 6183 sayılı Kanun hükümleri gereğince icra takibi başlatıldığı, şirket taşınmazlarının 1991, 1992, 1993 yıllarında satıldığının belirlenmesi üzerine anılan Kanunun 27 - 30. maddelerine dayalı olarak, satış işlemlerinin (tasarrufların) iptaline ilişkin üst düzey yöneticiler ve taşınmazları satın alanlara karşı işbu davanın açıldığı anlaşılmakta olup mahkemece yapılan yargılamada, sigorta primi borçlarının 5510 sayılı Kanunun Geçici 24. maddesi kapsamında ödenmesi üzerine konusuz kalan davanın esası hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi Ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun 4. maddesi, işverenlerin, işçilerin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek ücret ödemesinin yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar T.C. Ziraat Bankasında işçiler adına açtıracakları “Tasarruf Teşvik Hesabı’na” yatıracaklarını hüküm altına almış, 7. maddesi ile de işverenler tarafından Tasarrufu Teşvik Kesintileri Aylık Bildirim Formlarının zamanında Ziraat Bankasına gönderilmemesi ve kesinti ve katkı tutarlarının ödenmemesi halinde davacı Kurumca re’sen veya ilgililerin başvurusu durumunda 506 sayılı Kanunun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri uyarınca tahsil olunarak alınacak gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırılacağı öngörülmüştür.Diğer taraftan, 29.04.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun ile 3417 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, anılan Kanunun 7. maddesinde, 3417 sayılı Kanunun mülga 2. maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, 8. maddesinde, 3417 sayılı Kanun hükümlerine göre, ücretlerden yapılması gereken tasarruf kesintileri ile katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan işverenlerden, yatırılması gereken miktarlar ile gecikme zammının, resen veya ilgililerin başvurusu durumunda davacı Kurumca 506 sayılı Kanunun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak TC. Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere 3417 ve 4853 sayılı Kanunlar uyarınca tasarrufu teşvik alacaklısına güvence sağlanmış, işveren karşısında güçsüz konumda bulunan çalışanın, belirtilen kesinti, katkı payı ve nema toplamı yönünden oluşan alacağı kamu alacağı seviyesine çıkarılarak onun 6183 sayılı Kanun uyarınca davalı Kuruma tanınan olağanüstü takip ve tahsil yollarından yararlandırılması amaçlanmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.05.2007 gün ve 2007/21-228 Esas – 2007/247 Karar sayılı Kararında da belirtildiği gibi, çalışanların zorunlu olarak tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesi kapsamında oluşan hukuksal ilişkinin borçlusu işveren olup Kurum, borç ilişkisinden doğan edimi ifayla yükümlü olan, kendisinden edimin ifası istenen kişi konumunda bulunmamakta, 4853 sayılı Kanundan doğan yükümlülüğün kapsamı, sigortalı adına ve hesabına tahsilden ibaret olup mevzuatında öngörülmemesi karşısında, Kuruma verilen bu görev ve yetki aynı zamanda müteselsil borçluluğu içermemekte ise de önemle belirtilmelidir ki tasarruf teşvik kesintileri yönünden Kuruma 506 sayılı Kanun kapsamında 6183 sayılı Kanuna dayalı icra takip yetkisi tanınmış olması karşısında, tahsili tümüyle veya kısmen olanaksız kılacak satış işlemlerinin iptaline ilişkin olarak Kurumun yargı yoluna başvurulabileceği belirgindir.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında beliren maddi ve hukuki olgular gözetildiğinde, Kuruma ödenmemiş olan tasarruf teşvik kesintileri yönünden işin esasına girilerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, asıl alacaklının Kurum olmadığı, dava dışı sigortalıların alacağı niteliğinde bulunduğundan Kurum tarafından işverenlerden tahsil edilememesi durumunda sigortalıların işverenlerden tahsil etme olanaklarının olduğu, böylelikle davanın tasarruf teşvik kesintileri yönünden de konusuz kaldığı yönündeki hatalı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.