Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22354 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9993 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Konya 3. İş MahkemesiTarihi :13.02.2014No :2013/124-2014/89Davacı, yurt dışında Türk Vatandaşı olarak geçen süreyi 3201 sayılı Yasaya göre borçlanabileceğini, Avusturya’da çalışma başlangıcı olan 13.02.1991 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak alınmasını ve aksine Kurum işleminin iptalini istemiştir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesindeki; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi uyarınca; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Mahkemece, davacının yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti yönünden hüküm kurulması gerekirken, hükmün İnfazında tereddüte neden olacak şekilde, davacının 29.04.2013 tarihli yurtdışı borçlanma talebinin geçerli olduğunun tespitine dair hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.2- Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü yerinde değildir.07.04.1969 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.10.1969 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya arasında İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Yaşlılık,Malullük ve Ölüm(aylıklar)” başlıklı üçüncü bölüm ikinci kısım ikinci fasılda düzenlenen konuya ilişkin 21’inci madde hükmü ise "..b) Bir kişi Türkiye’de sigortalı olmadan önce Avusturya mevzuatına göre emeklilik sigortasına tabi olmuş ise, Türk mevzuatının uygulanmasında Avusturya’daki sigortalılığın başlangıcı, sigortaya ilk giriş tarihi olarak kabul edilir.” hükmüne yer vermiştir.Ancak, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Avusturya emeklilik sigortasına tabi olunan 13.02.1991 tarihini içerecek şekilde ve borçlanma talep tarihindeki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.3- Davacının, Avusturya ülkesindeki çalışma başlangıç tarihinin, Türkiye'de sigortalılık başlangıcı olarak kabulü istemi hakkında mahkemece, hükmünde “Davacının Avusturya'da ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihin Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi olarak” kabul edilmesine rağmen, gerekçe kısmında, “ Alman Rant sigortasına giriş tarihinin Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü” gerekçe kılınarak davanın kabulü yönünde hüküm kurulduğu, böylelikle hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratıldığı görülmüştür. Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK nun Hükmün Kapsamı başlığını taşıyan 297. maddesinin c bendinde hükmün, “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” kapsayacağı ve Hükmün Yazılması başlığını taşıyan 298. maddesinin 2. fıkrasında ise “gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı” düzenlemesi amirdir.Kararın, hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, hükmü temyiz etmeyen yönünden sonuç doğurması gerekeceği de gözetilerek, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 26.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.