Mahkemesi : ...... ..... İş Mahkemesi Tarihi : 17.02.2015Dava, 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereği 1186 günlük 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinin ihyası ile yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı Kurum vakili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.İlk 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık tescili 13.02.1992 varide tarihli giriş bildirgesiyle 10.02.1992 tarihi itibariyle yapılan ve 10.02.1992-15.11.1996 ve 01.02.2001-31.05.2006 tarihleri arası vergi, 27.01.1992- 29.04.2011 arası oda, 27.01.1992- 23.05.2011 tarihleri arası sicil kaydı olan davacının, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı Kurum tarafından ödediği primlerin denk geldiği 31.10.1996 tarihi itibariyle 19 terk kodu ile durdurulduğu, davacının 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereği ihya taleplerine karşılık olarak Kurumca 01.11.1996-14.05.1998, 18.01.1999-14.06.2000 ve 01.07.2000-15.08.2005 tarihleri arası dönem için 2903 günlük ihya süresi belirlendiği, davacının iş bu dava ile sadece 2001-2005 arası dönem için 1186 günlük süre için 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereği sigortalılık süresinin ihyası ile yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istediği, Mahkemece, 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereği 01.02.2001-31.05.2005 tarihleri arası süre yönünden taleple bağlı kalınarak 1186 günlük sigortalılık süresinin ihya edilebileceğinin tespitine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'nun 22.02.2006 gün ve 5458 s. Kanunu 13'üncü maddesiyle değişik Ek 19'uncu maddesine göre; Bağ-Kur’a kayıt ve tescili yapıldığı hâlde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanlar ile, beş yıl ve daha fazla süre prim ödemeyenlerin sigortalılıkları; prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının sigortalılığı ise, tescil tarihi itibariyle durdurulur, prim borcuna ait süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez, bu sürelere ilişkin prim tutarlarına Kurum alacakları arasında yer verilmez.5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesinde “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı ya da hak sahipleri daha sonra müracaatları tarihindeki 80'inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamını, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalılıkları önceki kanunlara göre durdurulanlar için de bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur.Mahkemece, 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereği, sigortalılık süresi olarak değerlendirilen tüm dönemler bakımından ihyanın mümkün olduğu, diğer bir deyişle kısmi ihyanın mümkün olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.