Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21378 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15341 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Tekirdağ İş MahkemesiTarihi :04.04.2014No :2011/207-2014/204Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanakları 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmelerinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re'sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. 1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar vekillerinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-) Davacı, davalı işverene ait apartman nezdinde Kuruma bildirilen süreler dışında Kasım 1997-2002 ile 30.04.2008-01.08.2011 tarihleri arasında kapıcılık ve kalorifercilik yapmak suretiyle sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiş; mahkemece, davacının, 01.11.2008-30.04.2009 ve 01.11.2010-30.04.2011 tarihleri arasında tam süreli olarak (ayda 30 gün üzerinden) çalıştığının tespitine, 01.11.1997-01.11.2003 tarihleri arasındaki talebinin hak düşürücü süre yönünden, fazlaya dair talebinin ise esas yönünden reddine karar verilerek istem kısmen hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26/1’inci maddesi uyarınca “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Davacının 2003 yılına ilişkin olarak bir tespit talebi olmadığı halde, 2003 yılı yönünden de esasa girilerek ret kararı verilmesi suretiyle mahkemece yukarıda belirtilen düzenlemelere aykırılık oluşturacak şekilde taleple bağlılık ilkesinin ihlali, isabetsiz bulunmuştur.3-) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, 01.11.2001-30.03.2002 döneminde dava dışı 27433.59 nolu işyerinden yapılan bildirimler ile davacının çalışmalarının kesintiye uğradığı belirgin olup, mahkemenin 01.11.2001 tarihi öncesine ilişkin davacı isteminin hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair kararı isabetli ise de, hak düşürücü süreye uğramadığı belirgin bulunan 01.11.2002-31.12.2002 dönemi yönünden, dinlenen tanıkların beyanları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında tam süreli olarak (ayda 30 gün üzerinden) çalışma iddiasının kanıtlandığı açık olup, anılan dönem yönünden kabul kararı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi,4-) Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile dinlenen tanıkların beyanları karşısında, davalı işverene ait apartman nezdinde 01.11.2009-30.04.2010 döneminde sürekli ve tam zamanlı olarak çalışma iddiasının kanıtlandığı açık olduğundan, anılandönem yönünden kabul kararı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi,5-) Dinlenen tanık beyanları, davalı apartmanda mahkemece yapılan keşif, keşif sonucunda düzenlenen 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, davacının, 01.11.2008-30.04.2011 tarihleri arasındaki ayda 30 gün üzerinden olarak çalıştığı Kasım-Nisan ayları dışında kalan Mayıs-Ekim ayları arasındaki dönemlerde, kısmi süreli (part-time) olarak günde 2 saat çalıştığı belirgin bulunduğu halde, yedibuçuk saat çalışma bir günlük çalışma hesabı ile ayda 8 gün olacak şekilde anılan dönemler yönünden sigortalılık süresinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde anılan dönemlere ilişkin istemin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.