Dava, asgari işçilik oranına itiraz ile bu oran farkı nedeniyle tahakkuk ettirilen fark prim ve gecikme zammı borcunun bulunmadığının tespiti ile birleşen davada ise, Kurumca tahsil edilen 232.332 TL prim ve gecikme zammının istirdatı istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde, asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup birleşen dava yönünden ise olumlu-olumsuz bir karar verilmemiştir. Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Eldeki davada, Malatya Belediyesi’nden aldığı çevre düzenleme ve peyzaj ihaleli işi, 11.07.2006-23.11.2007 tarihleri arasını kapsamakla birlikte, ilişiksizlik belgesinin alınması talebine istinaden, davalı Kurumca henüz müfettiş incelemesine gidilmeden asgari işçilik değerlendirmesi esnasında Kurumca esas alınan %17,62 oranına davacı şirketin itirazı nedeniyle eldeki davanın açıldığı, devamında ise itiraz edildiği ancak itirazın reddedildiği, Kurumca asgari işçilik fark prim ve gecikme cezasının takibe konulduğu ve davacı şirketçe, 11.08.2009 tarihinde ihtirazı kayıtla taksitlendirme yapılarak 10 taksit halinde 25.01.2011 tarihinde ödendiği ve 26.01.2011 tarihinde esasla açılan birleşen dava ise, ödenen asgari işçilik prim ve gecikme zammının istirdatı istemine ilşkindir. Asıl uyuşmazlığın, davacı şirketin yerine getirdiği ihaleli işe uygulanması gereken oranın Kurumca gönderilen belgelerden Asgari işçilik Tespit Komisyonunca belirlendiği anlaşılan %17,62 mı olup olmayacağı hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.1-1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. maddesinde, mahkemenin, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim edeceği (yüze karşı okuyacağı), kararın tefhiminin en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı belirtilmiş, 388. maddesinde kararın içereceği konular sıralanarak, yargılama sonunda kurulan hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz yinelenmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, kuşku ve duraksama uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu bildirilmiş, 389. maddesinde, mahkeme kararı ile iki tarafa yüklenen ve verilen görev ve hakların kuşku ve duraksamayı gerektirmeyecek şekilde oldukça kolay anlaşılır ve açık yazılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu ilga eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294. maddesinde, yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai kararın hüküm olduğu belirtildikten sonra 297. maddesinde hükmün kapsadığı hususlar sıralanarak, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz yinelenmeksizin, isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, kuşku ve duraksama uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu bildirilmiştir. Anlaşılacağı üzere söz konusu düzenlemeler, yargıda netlik ve açıklık ilkesine uygun olarak, kamu düzeni ve barışının sağlanmasını amaçlamaktadır.İnceleme konusu davada; mahkemece, yargılama sonunda kurulan esas hakkındaki hükümde, davacının kısmen kabulüne karar verildiği, birleşen davada ise olumlu-olumsuz bir kararın verilmediği görülmüştür. Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere aykırı olarak, birleşen dava hakkında karar verilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.2-Asgari işçilik incelemesi ve prim tahakkuku işleminin iptali istemine ilişkin davalar yönünden;506 sayılı Yasa'nın 79. maddesi, “Bu Kanunun 83'üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır.” düzenlemesini içermekte olup; aynı Yasa'nın 83. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar ise, “Genel ve katma bütçeli kuruluşlar, il ve belediyeler veya sermayesinin en az yarısı genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile il ve belediyelere ait olan teşekkül ve müesseseler, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri, Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan kurum ve kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar…” olarak belirtilmiştir. Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79’uncu maddesinin 12’nci fıkrasında; bu Kanunun 83’üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işlerden dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığının Kurumca araştırılacağı, usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması durumunda, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarının, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, işyeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabileceği belirtilmiş; 16’ncı fıkrasında; Kuruma, yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının araştırılmasına ilişkin yöntem, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik tutarının tespitinde ve Kuruma yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığının araştırılmasında dikkate alınacak asgari işçilik oranlarının saptanması ve asgari işçilik oranlarına yönelik itirazların incelenerek karara bağlanması amacıyla Kurum bünyesinde Asgari İşçilik Tespit Komisyonu kurulduğu açıklanmıştır. Amacı; 506 sayılı Kanuna tabi işyeri, işveren ve sigortalılar ile ilgili işlemleri düzenlemek olan, 506 sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 01.05.2004 günü yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin, “Araştırma ve Resen Yapılacak İşlemler” başlıklı 38’inci maddesinin (a) bendinde; Kanunun 83’üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işlerde Ünitece yapılacak araştırmanın; işin kesin veya geçici kabulünün noksansız olarak yapıldığı tarihten sonra ve işverene ödenmesi gereken Katma Değer Vergisi (KDV) hariç, malzeme fiyat farkı ve akreditif bedeli dâhil toplam istihkak tutarına, işin asgari işçilik oranının %25 eksiği uygulanmak suretiyle yapılacağı açıklanmış, (c) bendinde ise; araştırma yapılırken, ihale konusu işlerde kesin veya geçici kabulün noksansız yapıldığı tarihe kadar Kuruma bildirilmiş olan işçilik tutarının dikkate alınacağı, araştırma yapılmasına olanak bulunmayan veya gerekli görülen durumlarda, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarının sigorta müfettişince belirleneceği, Ünitece yapılan araştırma sonucunda, anılan (a) bendine göre saptanan ve Kuruma bildirilmediği anlaşılan asgari işçilik miktarı üzerinden bulunan prim tutarının, faaliyet süresinin son ayına mal edilerek tahakkuk ettirilmek suretiyle gecikme zammı ile birlikte ödenmek üzere işverene tebliğ olunacağı, işverence borcun tebliğ gününden itibaren bir ay içinde ödeneceğinin ve daha sonra sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeyeceğinin bir dilekçe ile bildirilmesi durumunda borcun kesinleşeceği ve işlemlerin sonuçlandırılacağı, ünite tarafından hesaplanan borcun yapılan tebligata karşın ödenmeyeceğinin bildirilmesi veya tebligatta belirtilen sürede bildirimde bulunulmaması durumunda sigorta müfettişince inceleme yapılacağı, sigorta müfettişince inceleme yapılmasına başlanıldıktan sonra inceleme sonucuna göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 01.10.2008 tarihinden itibaren uygulanan 5510 sayılı Kanunun 85’inci maddesinde de benzer düzenlemelere yer verilmiş olup; dava konusuna ilişkin olarak öncelikle belirtilmelidir ki; çeşitli tarihlerde Kurumca çıkarılan genelge ve genel tebliğlere ekli listelerde asgari işçilik oranları belirlendiğinden, işin yapıldığı dönemde yürürlükteki asgari işçilik oranlarının dikkate alınması gerekir. Kurumun düzenleyici nitelikteki bu işlemine karşı idari yargı yoluna başvurarak iptal kararı alınmadıkça bir başka işçilik oranına dayanılarak hesaplama yapılamayacağı gibi, listede açıklanan işi bölümlere ayırıp her biri için ayrı işçilik oranları alınması da mümkün değildir. Ancak ihaleli işlerde bölümler halinde keşif özetine bağlanmış farklı ihale konuları varsa her biri için listede belirlenen asgari işçilik oranının esas alınması gerektiği kabul edilmelidir. Eldeki davada, mahkemece, asgari işçilik oranı % 16,32 olarak kabul edilmiş ise de; verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye tabi olduğu anlaşılmakta olup, mahkemece öncelikle davalı Kurumdan yapılan ihale konusu işin niteliğine göre %17,62 oranının neye göre belirlendiğine ilişkin tespit Komisyonu'ndan dayanak belgelerin getirtilmesi ve Kurumun bu belirlemeyi yaparken hangi kıstasları esas aldığının tespiti ve davacı ile ihale makamı arasında düzenlenen sözleşme konusu ve kapsamında belirtilen işler tek tek gözönünde bulundurularak, 5510 sayıl Yasa'nın 85. maddesi gereğince yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, emsal işyerleri ile karşılaştırılması ilgili meslek kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak, asgari işçilik oranlarına ilişkin olarak ihale konusu dönemde yürürlükte bulunan davalı Kurum genelge ve genel tebliğleri göz önünde bulundurulmak suretiyle, konusunda uzman ve hesap yapabilecek bilirkişi heyeti aracılığıyla, dava konusu işlerde esas alınması gereken asgari işçilik oranını tespit edilerek, akabinde, davacıya ödenen toplam istihkak tutarının, tespit edilen asgari işçilik oranı ile çarpımı sonucu bulunacak asgari işçilik miktarına göre davacının ödemekle yükümlü olduğu işçilik prim tutarı belirlenerek, ayrıca davacı şirketin orana itirazının bulunması karşısında belirlenecek oran üzerinden 5510 Sayılı Yasanın 85’inci maddesi kapsamında %25 indirim uygulanmaksızın hesap yapılmak suretiyle davacı şikretin Kuruma karşı fark işçilik prim borcunun bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.