Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2043 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 23633 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İş Mahkemesi Rücûan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesini davacının avukatı ile davalının istemesi ve davacı avukatının duruşma yapılmasını talep etmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.02.2016 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacı adına Av. A..... B..... ile ihbar olunan ... adına Av. M..... A.... geldiler. Davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunanların açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı Kurum vekilinin sair, davalının tüm temyiz itirazlarının REDDİNE;2-5510 sayılı Kanun'un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin, anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücûan tazminat davalarında uygulanmasına imkan veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı sonucu olarak 13.05.2005 tarihinde meydana gelen işkazası sonucu sürekli işgöremezlik kaybına uğrayan sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle oluşan Kurum zararının rücûan tahsili için açılan davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun'un 26. maddesi olduğu belirgindir. Bu maddedeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesi'nin 23.11.2006 tarihli ve E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir. İş kazası veya meslek hastalığı, 3. birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücû edilir.” düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücû alacağından kusurları karşılığı sorumludur. 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler”; 5510 sayılı Kanunun 12. maddesinde, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar", "işveren" olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, sigortalının çalıştığı sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmekte olup, eldeki davaya konu işkazasına uğrayan sigortalı ile hizmet akdinin tarafı ve düzenleyeni olan işverenin ve dolayısıyla işveren sıfatıyla husumet yöneltilmesi gereken davalının; ... Komutanlığı Alarm İskan Tesisleri Lojman Yönetim Kurul Başkanlığı olduğuna ilişkin mahkeme kabulü isabetlidir.Eldeki davanın teselsül hükümlerine dayalı olarak açıldığı görülmektedir. Teselsüle dayanan davalarda, Kurum, sigortalının hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların herbirinden ayrı ayrı yada sadece birinden istemek hakkına sahiptir. Nitekim, olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddelerinde birden fazla kişinin bir zararın oluşumuna sebebiyet vermiş olmaları hali ile muhtelif sebeplerden dolayı aynı zarardan birden ziyade şahsın sorumlu tutulmalarını gerektirir durumlarda, zarar verenlerin herbirinden zararın tümünün tazminini talep hakkı olduğu düzenlenmiştir. Borçlar Kanunundaki teselsül hükümleri ve 506 sayılı Kanunun 26. maddesi gözetildiğinde, tüm davalıların kusurları nedeniyle, (herhangi bir davalı yönünden zamanaşımı gerçekleşmiş olsa bile diğer davalı/davalıların) teselsül hükümlerine göre rücû alacağının tümünden sorumlu tutulması gerekir.Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde: “...c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri....(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bu yasal çerçevede; davalı işverene tebliğ edildiği anlaşılan ıslah dilekçesindeki tazmin edilmesi gereken tüm zararının teselsülen tahsile konu yaptığı davacı talepleri gözetilerek infazda tereddüte neden olmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken, davacı zararının kısmen tahsiline ilişkin yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.