Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20412 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15573 - Esas Yıl 2015





Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, bozma üzerine, ilamında belirtildiği şekild, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan N.. A.. vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62. (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51.) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilmesi gerekmektedir.Somut olayda, ilk davanın salt işveren aleyhine açıldığı, sonrasında açılan ve işbu dava ile birleştirilen aynı mahkemenin 2012/ 303 – 414 sayılı davasının İl Özel İdaresi aleyhine açıldığı, ancak sonuç kısmında, işbu dava ile birleştirme talep edilip, müştereken ve müteselsilen talepte bulunulduğu, böylece ilk davada Kurum zararının %50'si, birleşen davada Kurum zararının %40'ının %50'si, yani %20'si, birleşme sonucu toplamda Kurum zararının %70'inin teselsüle dayalı olarak davalılardan talep edilmiş olduğu belirgin olmakla;Dairemizin 2011/ 4868 – 6053 sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, alınan kusur raporuna dayanılarak işveren alayhine açılan asıl davanın ve anılan kusur raporunda kusur izafe edilen İl Özel İdaresine karşı bozma sonrası açılıp işbu dava ile birleştirilen davanın davalıları haklarında, ayrı ayrı kusur esasına göre karar verilmesi isabetsizdir.2-Davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen ve 08.09.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 9 ve 10.maddesi hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.Bu tür rücu davalarında 506 sayılı Kanunun 26. maddesi ile birlikte 10. maddesinin de uygulanması gerektiğinde, maddedeki “26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın” ibarelerinden yola çıkılıp gelir ve giderlerin tümü üzerinden 818 sayılı Borçlar Kanununun 43. ve 44. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52.) maddeleri gereğince sigortalının kusurunun yarısından az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak işverenin sorumlu tutulacağı tutarlar belirlenmelidir.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, 12.4.2000 tarihinde gerçekleşen iş kazasında, kazalı sigortalının bildirimi yasal süresinde gerçekleştirilmediğinden 10. maddenin uygulama koşullarının varlığı belirgin bulunmakla ve olayın özelliğine göre, iş kazasının oluşumunda toplam %70 kusurları olan davalıların 26. madde gereğince teselsül hükümleri kapsamında anılan oran üzerinden, ayrıca davalı işverenin de ek olarak 10. maddeye göre sigortalının kusurunun yarısından az olmamak üzere rücu alacağından sorumluluğunun bulunduğu açık olmakla beraber, kuşkusuz, 6100 sayılı Kanunun 26. maddesinde yer alan taleple bağlılık ilkesi gereğince istemin aşılamayacağı da dikkate alınmalıdır.Yapılacak yargılamada, bozma ilamımızda belirtilen Anayasa Mahkemesi iptal kararından sonra, Kurum zararının belirlenmesinde dikkate alınacak, hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirler toplamının 91.083,68 TL olduğu gözetilmelidir.Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden , yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum ve davalılardan N.. A..'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı N.. A..'a iadesine, 24.11.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.