Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20396 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17297 - Esas Yıl 2015





Dava, Kurum işleminin iptali ve menfi tespit istemine ilişkindir.Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, tarafların avukatlarının temyiz etmeleri üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26'ncı maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294–301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297'nci maddesinin (2). fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294'üncü maddenin (4) fıkrasındaki “Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.” hükmü gereği zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294 ve 297’inci maddelerine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkçagösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal imkan da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141’inci maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Öte yandan, 10.04.1992 tarih, 1991/7 Esas ve 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da değinildiği gibi, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli karar uyum içinde olmalıdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu çerçevede somut olayda; mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, davacıya borç çıkarılmasına ilişkin Kurum işleminin ana paraya ilişkin 8065,15 TL sinin doğru olduğuna karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda asıl borç tahakkuk işleminin doğru olduğuna karar verilmiş olmakla kısa karara açıkça aykırı olacak şekilde karar verildiği belirgin olmakla; açıklanan yasal düzenlemelere uygun olacak ve infazda tereddüte neden olmayacak biçimde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, tarafların avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 24.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.