Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20282 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19824 - Esas Yıl 2015





Dava, silahla kasten öldürülen sigortalının hak sahiplerine Kurumca yapılan yardımların tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davalının, kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmasına yönelik Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.02.2009 tarih ve 2007/6 Esas ve 2009/25 Karar sayılı kararında, sanığın (davalının) atılı kasten adam öldürme suçunu sigortalıdan kaynaklanan haksız tahrik altında işlediğinden bahisle cezasından 5237 sayılı Yasanın 29. maddesi uyarınca indirim yapılmış, anılan karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 28.02.2011 tarih ve 2009/6454 Esas ve 2011/1084 Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.Öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 39. Maddesinin 1. Fıkrasında “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.” hükmüne yer verilmiştir.Bilindiği üzere kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme olmadığı gibi, 5510 sayılı Kanunda da bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır. Kural olarak, her kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Hal böyle olunca, 5510 sayılı Kanunun 39. Maddesi ile getirilen düzenlemenin, anılan maddenin yürürlük tarihinden sonra gerçekleşen olaylara uygulama olanağının bulunup bu tarih öncesinde gerçekleşen olaylara uygulanamayacağı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı, 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir.5237 sayılı Kanunun 29. maddesi haksız tahrik indirimini düzenlemiş olup anılan madde “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” hükmünü içermektedir.Davalının mahkûmiyetine ilişkin Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin anılan ilamında; davalının, kasten adam öldürme eyleminin cezası sigortalıdan kaynaklanan haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi ile müebbet hapis cezasından 18 yıla indirilmiştir.Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan kendine özgü ve bağımsız rücu hakkı niteliğinde olması nedeniyle, tahrik indirim hadlerinin Türk Ceza Kanununun 29. maddesinde 1/4 ile 3/4 arasında olduğu, müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü, asgari hadden ceza verilmesi halinin %75 indirim oranına, üst hadden ceza verilmesi halinin ise, %25 indirim oranına karşılık geldiği gözetilerek, rücu alacağından Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddelerine göre indirim yapılarak, orantı kurma yöntemi ile 18 yıl hapis cezasının asgari ve azami had arasında hangi indirim oranına isabet edeceği tespit edilerek ve davanın yasal dayanağı da gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.