Mahkemesi : İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi Tarihi : 04.12.2014No : 2013/17-2014/507Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, hasta bakıcı olarak, davalı işverenin işlettiği huzurevinde 18.9.2006-10.5.2007 tarihleri arasında bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini talep etmiş Mahkemece; davacının isteğin reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; huzurevinde hizmetli olarak çalışan davacı adına davalı tarafından verilmiş 1.5.2007 tarihinde işe başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin bulunduğu, davacı adına 1.5.2007-5.5.2007 tarihleri arası 5 gün çalışmasının bildirildiği anlaşılmaktadır.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Dosya kapsamından, davalı işyerine ait 4 tane huzuerevi olduğu, dinlenen davacı tanıklarının davalı işyerinden bildirimi bulunmadığı, dinlenen bordro tanıklarından H... A...'un Maltepe'deki işyerinde ambulans ve servis şöforu, B... A...'nın İ...T...'de bulunan şubede sağlık memuru, S.. A...'in Maltepe'deki şubesinde mutfak personeli olarak çalıştığı, ihtilaflı dönemde davacı ile çalışan bordro tanıklarının re'sen tespit edilerek dinlenilmediği, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece yapılacak iş; davacıdan hangi şubede çalıştığı sorularak, birlikte çalıştığı kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, talep konusu dönemde huzurevinde kalan kişi veya kişilerden davacının baktığı tanık olarak dinlenebileceklerin tespit edilerek bilgilerine başvurulmalı, tanıklık yapacak huzuerevinde kalan kişiler ve bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanları alınmalı, davalı işyerinin çalışanları emniyete bildirim yükümlülüğü bulunduğundan davacı adına bildirim yapılıp yapılmadığı sorulmalı, davalı huzuerevinin denetlenmesine dair Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından veya başkaca bir kurum tarafından bir denetleme yapılıp yapılmadığı, çalışanların ilgili kurumlara bildirilip bildirilmediği sorularak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar verilmelidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.