Mahkemesi : İstanbul 21. İş Mahkemesi Tarihi : 07.05.2015No : 2014/804-2015/221Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece,bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacının, davalı işyerinde 01.7.1994-31.7.2008 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep etmiş, Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, davacının davalı şirkette işe başlama tarihi olan 4.9.2003 tarihinden önceki işyerleri ile davalı işyeri arasında bağlantı bulunmadığı, 4.9.2003 tarihinden önceki süreler yönünden hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 4.9.2003-31.7.2008 tarihleri arasında bildirimlerin 30'ar gün olduğu, prime esas kazanç yönünden yazılı belge olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Davacının, davalı şirket adına tescilli, ... sicil nolu işyerinden 4.9.2003-10.9.2007 döneminde, ... nolu işyerinden 3.1.2008-31.7.2008 döneminde adına tam bildirimlerinin gerçekleştirildiği, ... sicil nolu işyerinde 4.9.2003 tarihinde işe başladığına ilişkin imzalı işe giriş bildirgesi, ... sicil nolu işyerinde elektronik işe giriş bildirgelerinin verildiği, tespit talep edilen dönemde ... sicil nolu işyerinde ve ... nolu işyerinde 11.01.2003-10.05.2003 tarihleri arası bildirimli çalışmasının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ./...ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.''Birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmişse hak düşürücü süre işlemez...ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmalar hak düşürücü süreye uğramaz. İddia kanıtlandığı takdirde tespite karar verilmelidir. Keza son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihten sonraki çalışmalar da hak düşürücü süreye uğramaz.'' (Resul Aslanköylü, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu ve İlgili Kanunlar, Genişletilmiş 2. Baskı, 1. Cilt, s.1424) Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, somut olayda 11.01.2003-10.05.2003 tarihleri arası bildirim yapılan ... nolu A... İ... Ltd. Şti işyerinin davalı işyeri ile organik bağ bulunmadığından dava dışı işyerinden bildirimin yapıldığı 2003 yılı sonundan davanın açıldığı 29.7.2013 tarihine kadar 5 yıllık sürenin geçtiği, talebe konu 1.7.1994-10.5.2003 tarihleri arası dönem yönünden hak düşürücü süreye uğrayacağı açık olup Mahkemenin bu dönem yönünde verdiği karar isabetli ise de, hak düşürücü süreye uğramayan 10.5.2003-4.9.2003 tarihleri ile bildirim yapılmamış olan 10.9.2007-3.1.2008 tarihleri arası dönemler yönünden davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; red kararı verilen 10.5.2003-4.9.2003 ve 10.9.2007-3.1.2008 tarihleri arası dönemler yönünden işverence kısmen bildirilen çalışmaların ../...haricindeki sürelere ilişkin dönem yönünden tüm çalışma dönemine yönelik kesintisiz çalışıldığı iddia edildiğinden,tespite konu dönem dahilinde olmak üzere işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki kısmi bildirimlerin davalı işveren tarafından davalı K... belgeleri ile bildirilip bildirilmediğinin tespit ve kurumdan celbi ile hizmet tespiti davalarında gerekli araştırmaların mahkemece re'sen yapılması ilkesi ışığında; mahkemece, tespite konu dönemde Kurum tarafından yapılmış bir tespit bulunup bulunmadığı araştırılmalı, çalışmaların geçtiği işyerine ilişkin ücret bordroları, puantaj kayıtları gibi varsa tüm işyeri kayıtları davalı işverenden celbedilmeli; Kurum nezdindeki işyeri dosyası ile dönem bordroları getirtilmeli; davalı K... verilmiş dönem bordrolarından kayden çalışması görünen bordro tanıkları re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı; bulunabildiği takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; varsa işçilik hakları dava dosyası getirtilmeli, o davada dinlenilen tanıkların anlatımları ile işbu davada bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların beyanları arasında varsa çelişkiler giderilmeli; dinlenen tanıkların hizmet döküm cetveleri celp edilerek beyanları denetlenmeli, sigortalının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu yeterince araştırılmalı; çalışmanın varlığı, kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, ilgili düzenlemeler dikkate alınarak toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.