Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20202 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18021 - Esas Yıl 2015





Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkeme, bozma ilamına uyduktan sonra yaptığı yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum, Ç.. A.., M.. A.. ve S.. A.. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 297. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde: “...c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini....(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi getirilmiştir. Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olması gereklidir. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Bu kapsamda, hükümde kabul edilen sürelerin başlangıç ve bitiş tarihlerinin açıkça gösterilmeyerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 2-) 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde ise, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir. Davalılar M.ve S.’in gerçek işveren olmadığının belirlenmesi karşısında haklarında husumetten red kararı verilmesi ve lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken olumlu-olumsuz her hangi bir karar verilmemesi isabetsizdir. 3-) Dosya içeriğinde mevcut 14.09.2009 tarihli Kurum Raporu’nda davacının, davalı .... Unlu Mamulleri Ltd. Şti’nde 02.08.1999-30.08.2009 tarihleri arasında çalıştığı ve bu sürelerin O.Ş. adlı şahsın üzerinde göründüğü anlaşılmakla bu sürelerinde davacının hizmetine eklenmesi gerektiği hükmün tesisi sırasında dikkate alınmaması da isabetsizdir.4-)6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır. . Davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen kabulüne denilmek suretiyle davalılar lehine vakalet üretine hükmedilmemiş olması ve yargılama giderlerinin Kabul/red ugulanmadan tamamının davalılara yüklenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidirO hâlde, davalı Kurum, Ç.. A.., M.. A.. ve S.. A.. Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar Ç.. A.., M.. A.. ve S.. A..'ya iadesine, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.