Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20165 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7197 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi Tarihi : 17.12.2014No : 2011/545-2014/739Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan M.. B.. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-)6100 sayılı HMK’nun 127. maddesinde, “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhal bildirilir.” Anılan Kanunun 141. maddesinde, “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.”Anılan Kanunun 319. maddesinde, “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.” düzenlemelerine yer verilmiştir.Cevap dilekçesinin verilmesinin en önemli sonucu, davalının dava sırasında belli bir aşamadan sonra, savunmasını genişletmesinin ve değiştirmesinin yasak olmasıdır. Bu çerçevede davalı, davacının açık muvafakati olmaksızın savunmasını genişletemez ve (mahiyetini) değiştiremez. Uygulamada buna “savunmayı genişletme ve değiştirme yasağı”denilmektedir. Davalı, cevap dilekçesinde bildirmediği defileri yasağın başlamasından sonra ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. (Prof.Dr.B.... K....-R..... A.....-E.... Y..... Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, sayfa:326 vd)Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir.Dosya kapsamına göre, bozma sonrası yapılan yargılamada, davacı Kurum tarafından, davalı S.. A... aleyhine açılan davanın eldeki dava ile birleştirildiği, anılan davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunulmadığı, 17.12.2014 tarihli son celse de davalı avukatının alınan beyanında zamanaşımı itirazının gözönünde bulundurulmasının talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı S.. A...’nin yasal süresinde zamanaşımı definde bulunmadığı, son celse zamanaşımı itirazının değerlendirilmesine ilişkin talebine yönelik olarak davacı Kurumun açık muvakkatinin ise bulunmadığı gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 2- Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkı, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olup, Kurum alacağının belirlenmesinde dikkate alınması gereken, gelirin ilk peşin sermaye değeri ve sosyal yardım zammı tutarıdır.Mahkemece, sigortalıya ödenen sosyal yardım zammı tutarının 136,44TL olduğu gözetilmeksizin, hükmü temyiz eden M.. B.. yönünden sorumlu olunan Kurum alacağının belirlenmesinde yanılgılı değerlendirme sonucu sosyal yardım zammında meydana gelen 76,96TL tutarındaki artışın da dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum ve davalılardan M.. B.. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.