Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19970 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17971 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : Ürgüp Asliye Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTarihi : 16.09.2014No : 2009/35-2014/205Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine verilen ek kararla hükmün süresinden sonra temyiz edildiği gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi ve 25.11.2014 tarihli anılan ek kararın, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, ek karara karşı ileri sürülen temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosya kapsamından hükmün davacı vekiline 16.09.2014 tarihli oturumda tefhim edildiği, hükmün tefhiminin, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3'üncü maddesi uyarınca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 489'uncu maddesinin yollamada bulunduğu, aynı Kanunun 388'inci maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığı görülmüş olup, Anayasa Mahkemesi'nin 2012/1034 bireysel başvuru numaralı talep konusunda verdiği, 10 Mayıs 2014 tarihli ve 28996 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 20.03.2014 tarihli kararında yer alan “...başvurucuya ilk derece mahkemesi kararının gerekçesini bilerek ve bu gerekçeye karşı iddialarını sunacak şekilde temyiz başvurusu yapma imkânı verilmesinde hukuki yarar bulunduğu...” şeklindeki gerekçe de dikkate alınmak suretiyle; temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlatılması gerekeceğinden ve gerekçeli kararın 17.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldığından, davacı vekili tarafından temyiz talebi 24.10.2014 tarihinde yani gerekçeli kararın tebliğ edildiği tarihe göre 8 günlük yasal süresi içinde ileri sürüldüğünden, süre aşımı nedeniyle temyiz itirazının reddine dair 25.11.2014 tarihli ek kararın 6100 sayılı Kanunun geçici 3’üncü maddesindeki atıf gözetilip, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432/son maddesi gereğince davacı yönünden bozulmasına ve ortadan kaldırılmasına, 2-İşin esası yönünden yapılan incelemeye gelince; a-)Davalı işverene ait işyerinde 20.06.1996-01.03.2007 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Yargılama sırasında resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür. İnceleme konusu davada istemin reddine karar verilmiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan; öncelikle davacının Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/1571 E. 2010/1461 K. sayılı dosyasında tanık sıfatıyla alınan ifadesinde işin sezonluk olduğunu belirtmesi ancak kendisinin çalışmasının sürekli olup olmadığı konusunda açık bir beyanda bulunmaması karşısında, davacının beyanındaki bu tereddüt giderilmeli, davalı şirketlere ait işyerlerinin işçi ihtiyacına ilişkin kapsam durumu araştırılmak suretiyle dava konusu işin sezonluk olarak yapılıp yapılmadığı, (sezonluk olduğu anlaşıldığında dahi) davacının sezonluk mu yoksa devamlı işçilerden mi olduğu açıklıkla ortaya konulmalı, çalışmanın hangi dönemde hangi işyerinde geçtiği tespit edilmeli, yargılama sırasında dinlenen tanık ifadelerinin yetersiz kaldığı anlaşılmakla, davalı şirketlerin uyuşmazlık konusu dönem bordrolarının tamamı ve bordrolarda bildirimleri yapılan sigortalıların hizmet cetvelleri de getirtilerek bu sigortalıların yeteri kadarının bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, kolluk araştırması yapılmalı, davacının çalışmalarını bilebilecek komşu işyeri tanıkları dinlenmeli, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, davacıyla ilgili varsa tüm belge ve kayıtlar işverenlerden istenilmeli, eksik bildirim yapılan dönemlerde bu eksik bildirimlerin sebebi Kurum ve işyerleri nezdinde araştırılmalı, davacının 06.08.2002-05.11.2002 tarihleri arasında Türkiye Çevre Koruma Vakfı İktisadi İşletmesine bağlı Ankara’da tescilli işyerinden bildirimlerinin yapıldığı anlaşılmış ise de, bu işyerindeki çalışmanın gerçekten Ankara’da mı yoksa Ürgüp/.... gibi dava konusu işyerlerine yakın bir mahalde mi geçtiği yöntemince araştırılarak tespit edilmeli, bu işyeri yakın bir yerde ise, mesafeye ilişkin bir engel de kalmayacağından aynı anda birden fazla işyerinde çalışmanın Sosyal Güvenlik Mevzuatı açısından mümkün olduğu hususu hatırda tutulmalı, davacının bildirimlerinin yapıldığı bu dönemde iki işyerinde birden mi çalıştığı yoksa davalı işyerlerindeki çalışmasına ara mı verdiği belirlenmeli, davacının dava konusu dönemin sonlarında gündüzleri aynı yerde bulunan çamaşırhanede de çalıştığı iddia edildiğinden, böyle bir yer olup olmadığı, var ise bu işyerinin davalı işverenler ile organik/hukuki bir bağının olup olmadığı tespit edilerek çalışmanın gerçekliği ve sürekliliği konusunda bir değerlendirme yapılmalı, toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek delillere göre çalışmanın kısmi yada sürekli, kesintili yada kesintisiz oluşu konusunda bir kanıya varılmalı, kısmi çalışma gerçekleşmiş ise 7,5 saati 1 gün esasına göre eksik bildirim olup olmadığı tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, b-)“K.. M.. Turizm Ltd. Şti” olması gereken davalı şirket unvanının karar başlığına “K.. M..” şeklinde eksik yazılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.