Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19770 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16556 - Esas Yıl 2015





Dava, hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davacı avukatı, davalı SGK Başkanlığı avukatı, davalı Şükrü Karadeniz avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacının, 2001 yılı nisan ayı ile 2009 yılı mart ayı arasındaki tarihlerde davalılara ait işyerinde çalıştığı ,söz konusu çalışmalarının davalı Kuruma bildirilmediği ve çalışmış olduğu bu sürelerin tespitine karar verilmesi talep ettiği görülmüştür.Mahkemece, davacının 11.12.2004- 01.07.2005 tarihleri arasında farklı bir iş yerinden bildirimlerinin kayıtlarda yer aldığı aradaki başka şirkette çalışma ve kesinti sebebiyle varsa bile 2006 yılından önceki çalışma süresinin hak düşürücü süreye uğradığı, davacının 01.01.2006 -01.04.2009 tarihleri arasında davalılardan Ş. K.'in işyerinde çalıştığının tespiti ile 2006 yılı öncesine ilişkin taleplerin reddine karar verildiği görülmüştür. 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde işveren, bu Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanmış, 87. maddesinde, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı deneceği belirtilerek sigortalıların üçüncü kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olduğu açıklanmıştır. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi; sözleşmelerde, mevzuatta, öğretide ve yargı kararlarında, alt işveren /taşeron adıyla da anılmaktadır. Anlaşılacağı üzere kanun koyucu tarafından yapılan bu düzenlemeyle asıl işveren, anılan Kanun bakımından söz konusu çalışma ilişkisi çerçevesinde, alt işverence çalıştırılan sigortalılara karşı olan tüm ödevlerinden sorumlu tutulmuş, böylelikle gerek sigortalıların, gerekse sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Kurumun hak ve alacakları güvence altına alınmıştır. Bu Kanun hükümlerine göre açılan davalarda doğrudan uygulama olanağı bulunmamasına karşın vurgulanmalıdır ki 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren deneceği belirtilmiş, “asıl işveren –alt işveren ilişkisi”, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki olarak tanımlanarak, bu ilişkide asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden asıl işveren ile birlikte sorumlu olduğu bildirilmiştir.Diğer taraftan bu tür hizmet tespiti davaları yönünden taraf sıfatı (husumet) konusu önem arz etmekte olup 506 sayılı Kanunun 87. maddesinde, bu Kanunun işverene (aracıya - asıl işverenine) yüklediği ödevlerden dolayı asıl işverenin de sorumlu olduğu belirtildiğine göre, aylık sigorta primlerinin Kuruma yatırılması, aylık sigorta prim bildirgelerinin, dört aylık sigorta primleri bordrolarının, aylık prim ve hizmet belgelerinin Kuruma verilmesi gibi ödevlerin yasal süresi içerisinde yerine getirilmemesi durumunda, Kuruma karşı her iki işverenin de teselsül hükümleri gereğince sorumlu tutulacağı açıktır. Anılan dava ile sigortalı, çalışma sürelerinin saptanmasının yanı sıra, bu sürelere ait primlerin de her iki işverence Kuruma ödenmesini amaçladığından ve davada elde edilecek kesinleşmiş hüküm doğrultusunda sigorta primlerinin Kurumca alınması söz konusu olacağından, davanın asıl işverenin de hak alanını ilgilendirdiği belirgindir ve sonuç itibarıyla hizmet tespiti davalarında sigortalıyı çalıştıran aracı - asıl işverenle birlikte asıl işverenin de taraf sıfatının (pasif husumet ehliyetinin) varlığı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.11.2010 gün ve 2010/21-497 Esas - 2010/590 Karar sayılı ilamında da aynı görüşten hareketle bu sonuca ulaşılmıştır. Ancak önemle belirtilmelidir ki Kurumla beraber yalnızca aracıya yönelik açılan davalarda mahkemece taraf teşkili açısından herhangi bir eksikliğin bulunmadığının benimsenmesi, dolayısıyla sigortalıya asıl işvereninin de davaya katılımının sağlanması yükümünün yüklenmemesi, bununla birlikte her iki işverenin taraf olduğu davalarda yargılama sonunda kurulacak hükümde sigortalıyı çalıştıran işveren (aracı – alt işveren ) özellikle belirtilip sigorta primleri yönünden her iki işverenin teselsül hükümlerine göre sorumlu olduğunun açıklanması gerekmektedir.Ayrıca davanın temel yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı belirtilmiş olup hak düşürücü nitelikteki 5 yıllık süre uygulamasında, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak hesaplama yapılması gerekmektedir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davacının 11.12.2004- 01.07.2005 tarihleri arasındaki 1058377 sicil sayılı iş yerinden yapılan bildirimlerin alt işveren tarafından yapıldığı iddiası karşısında, Mahkemece, bu hususta herhangi bir araştırma yapılmaksızın hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece; 1058377 sicil sayılı iş yeri ile davalılar arasında asıl işveren -alt işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve varılacak sonuca göre uyuşmazlık hakkında karar verilmelidir.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, temyiz yoluna başvuran taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalı Ş. K.'e iadesine, 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.