Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 19492 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12102 - Esas Yıl 2015
Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dairemizin 27.02.2014 tarih, 2014/3438-3878 Esas Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, hakkında verilen boşanma kararı 26.04.2004 tarihinde kesinleşen davacıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle Kurumca gerçekleştirilen işlemle kesildiği, ölüm aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti ile Kurum işleminin iptali istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas - 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.Eldeki dosya kapsamına göre; 12.06.2012 tarihli müfettiş raporunda, yapılan çevre soruşturmasında davacının eşi olarak bildikleri kişi ile aynı adreste ikamet ettiklerini bildirildiği, boşanılan eşin işyerine gidildiğinde, davacının da işyerinde bulunması nedeniyle beyanına başvurulduğu, pasajda bulunan komşu işyerlerinde yapılan soruşturmada davacının eşi sorulduğunda boşanılan eşin beyan edildiği, kolluk araştırması sonucu tutulan 25.05.2012 tarihli tutanak içeriği ve özellikle boşanılan eşin, annesi ile yaşadığını beyan etmesi sonrası yapılan incelemede, birlikte kalındığı belirtilen ikamette boşanılan eşe ait kişisel giyim eşyasının bulunmadığının belirlendiği, tutanağın davacı ve boşanılan eş tarafından da imzalandığı belirgin olup, dava konusu dönemde davacı ile boşanılan eşin fiilen birlikte yaşadığının anlaşılması karşısında davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.