Mahkemesi : Aydın 1. İş Mahkemesi Tarihi : 25.12.2014No : 2014/209-2014/424Dava, 04.05.1994-02.04.2001 tarihleri arasında düzenli prim ödediğinden bahisle bu tarihler arasındaki sürenin 1479 sayılı yasa kapsamında isteğe bağlı Bağ-Kur hizmeti olarak sayılması ile 14.05.2014 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davaya konu somut olayda; davacının 01.09.1994 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden Bağ-Kur giriş bildirgesine istinaden, anonim şirket ortaklığından dolayı 04.05.1994 tarihinde tescil işlemi yapıldığı, davacının 14.05.2014 tarihine kadar 20 yıl 27 gün prim ödediği, davalı kurum tarafından anonim şirket hisse ortaklığı nedeniyle Bağ-Kur sicil hakkı olmadığından bahisle davacının tescil kaydının limited şirket ortaklık tarihi olan 02.04.2001 tarihine çekildiği, 04.05.1994-02.04.2001 tarihleri arasında 1479 sayılı yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalı sayılmayı gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı, ne var ki, davacının 1994-2014 yılları arasında düzenli prim ödemesinin bulunduğu anlaşılmıştır.Vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz. Bununla birlikte, 1479 sayılı Kanunun 79. maddesi, zorunlu sigortalı sayılmayanların isteğe bağlı sigortalı olabileceklerini öngörmüş bulunmakla, bu yönde tescil istemi olmamasına karşın, zamanında ödenen primlere karşılık gelen sürenin isteğe bağlı sigortalılık olarak değerlendirilmesi sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmektedir. Bu gibi durumlarda, ödenen primlerin karşılığı olan süre yöntemince saptanmalı ve ilk ödeme tarihleri esas alınarak anılan süre kadar isteğe bağlı sigortalılığa karar verilmelidir.Eldeki davaya ilişkin olarak açıklanması gereken diğer bir konu da, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01.10.1997 gün ve 1997/10-578 Esas, 1997/758 Karar; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489 Esas, 2003/490 Karar; 14.07.2010 gün ve 2010/21-369 Esas, 2010/391 Karar sayılı ilamlarında benimsendiği üzere; davalı Kurum'un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil ederek kullanıp sigortalılığa ilişkin güven vermesinden uzun süre sonra sigortalılığı iptal etmesi Medeni Kanun'un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Açıklamalar ışığında, ihtilaflı dönem açısından davacının prim ödemelerinin isteğe bağlı sigortalılık olarak karşıladığı süre davalı kurumdan sorularak o sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü ile 1479 sayılı Kanunun Geçici 10. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı şartları irdelendikten sonra, elde edilecek sonuca göre, hüküm verilmelidir.Öte yandan, tahsis açısından mahkemece her ne kadar, 1479 sayılı Kanun'un 4759 sayılı Kanunla değişen 10. Maddesinin (k) alt bendi gereğince davacının 54 yaşını doldurmadığı belirtilmiş ise de ilgili bentte “11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50 yaşını” doldurmaları şartının öngörülmüş olduğunun gözetilmemesi yerinde görülmemiştir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.